Galatasaraylı futbolcular için kolay değildi. Gündüz maçlarında zaten zorlanıyorlardı. Akçaabat Fatih Stadı'nın zemini yemyeşil gibi görünse de futbolcuların top kontrolunun güç olduğu bu sahayı hiç beğenmediği biliniyordu. Bir de son iki maçta kaybedilen 5 puan sonrası Fenerbahçe ile farkın 7'ye çıkması ve Trabzon'un bir gün önce kazanıp ikinci sırayı maç fazlasıyla da olsa kapmasını bunlara ekleyin.
Galatasaray şampiyonluk, en azından Şampiyonlar Ligi hedefleri açısından mutlaka kazanmak zorundaydı. Maç öncesi en ilginç nokta, Akçaabat ilçesinde karşılaşmaya ilgi olmayışıydı. Büyük ihtimalle küme düşecekti Sebat ve bir daha G.Saray'ı kimbilir ne zaman ağırlayacak olan Fatih Stadı büyük ölçüde boştu. Geçen sezon dökülen Galatasaray, buraya Mart ortasında gelmiş ve Akçaabatlılar sadece stadı değil, civardaki apartmanların balkonlarını, teraslarını bile doldurmuşlardı. Futbolumuzun acı gerçeği bir kere daha yüzlere çarpıyordu. Bir yıl önceki maçta Sebat'ın kümede kalma iddiası ve kazanma ihtimali vardı. Bu kez takım gibi, ilçe de ümidini yitirmişti. Ve ortada iddia olmayınca futbolsever olmuyordu.
Büyük takım mı?
İşin Galatasaray adına vahim tarafı ise, Galatasaray isminin artık bu küçücük stadı bile dolduramıyor oluşuydu. Bu kadarcık bir heyecan bile yaratamamıştı Galatasaray'ın gelişi Akçaabat'ta... İşte, Galatasaray yönetiminin başkanından en alt kademedeki profesyoneline kadar artık fark etmeleri ve önlem almaları gereken konu da özetle bu: Galatasaray, büyük takım vasfını günden güne yitiriyor.
Maça gelirsek... İlk yarıda dört net gol pozisyonunu önleyen Mondragon'un laubaliliğinden yenen gol ile geriye düşülmesi Galatasaray'ın işini iyice zorlaştırmıştı. Bu sezon ilk 27 haftada Galatasaraylı futbolcuların Mondragon'a yaptığı geri pas sayısı 271 idi. Dün de bu 10 kaleciye paslık ortalamayı düşürmediler. Yarısından çoğu gereksiz olan geri paslarla bir gol yedirdiler. Bakalım, bu kez ders alacaklar mı?
Skorda geriye düştükten sonra da bilinçli ve organize hücum edemeyen Galatasaray'ın kazanması biraz daha dişli bir rakip önünde mucizeye kalırdı. Ama dün 53 ve 58'de iki Hasan'ın (Kabze ve Şaş) oyuna girişiyle takıma enjekte edilen taze kuvvet, kafaca küme düşmüş Akçaabat önünde galibiyeti getirmeye yetti.
Artık önemli olan en az üç puan kadar değerli olan bu moralin Galatasaray'ı tedavi edip etmeyeceği. Çünkü Galatasaray'ın bu futbolla değil Fenerbahçe'yi yakalaması, ikinciliğini koruması bile mümkün görünmüyor.