Vee, olanlar oldu, hiç beklenmeyen bir şekilde mahkeme MHP'li muhaliflerin taleplerini kabul etti, partiye kayyım atadı, kıyametin küçüğü koptu. Büyüğü bekleniyor: acaba, Bahçeli seçimi kaybeder mi?
MHP, hakkında çok yazdığım bir parti. Karşımıza çıkan durum bu partiyi yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor. Bununla birlikte, asıl mesele, az ötede kıvrılmış durumda: MHP bundan böyle Türk siyasetinde önemli, kalıcı bir rol oynayacak mı?
***
Önce bir saptama yapalım: bugüne kadar sadece
değişime direnmiş toplum kesimlerinin,
Türkiye'nin
genel sosyolojik peyzajından kopuk çevrelerin kendi
içe kapanışlarını,
milliyetçi- muhafazakâr bir kimliğin radikalizasyonu üstünden ifade ettiği bir parti oldu MHP. Bu manasıyla da
siyasal dönüşüme de toplumsal dönüşüme de
en kapalı kesimleri temsil etti.
Bu 'gerçeği' ile MHP
Türkiye'deki
muhafazakâr hareketin büyük kanavasının dışındadır. Muhafazakâr hareket Türkiye'de
modernleştiricidir. MHP ise her zaman modernleşmeye
uzak, hatta
kapalı kaldı. Hatta
modernlik öncesi kavramlarla iç içe oldu. Kitlelerin değişmesinden, kitleleri değiştirme talebinden değil onların aynı kalmasından beslendi.
Türk siyasetinde muhafazakâr /sağ bir parti olarak MHP'nin ilk özelliği budur. Ama yetmez. Bir
başka önemli hakikati daha var...
***
MHP, Türkiye'de daima
cumhuriyetçi- laik, statükocu devletin partisi oldu. 1970'lerde '
komünizm karşıtı' olmasının anlamı buydu. 1990'larda ve 2000'lerde '
Kürt karşıtı' olmasının anlamı da buydu. 1970'lerde '
sokak faşizmini' üretti. 1980'de '
devlet faşizmi' gelince geriye itildi, yargılandı, eza gördü. Bu
travmayla yaşadı. 1990 ve 2000'lerdeki'hassasiyeti' hep bu doğrultuda oldu.
MHP'nin bugüne kadar kendi '
ayrıksı' veya '
aykırı' veya '
bağımsız' bir siyasal söylemi olmadı. Hiçbir zaman olmadı. Daima
iktidardaki sağ partilerle ittifak etti. Onların söyleminde bulunan nispeten
dar tutulmuş ve onların nispeten
kısık sesle dile getirdiği kavramları yüksek sesle savundu. 1970'lerde
Demirel'in
komünizm karşıtlığını, 1990 ve 2000'lerde iktidarın
Kürt hassasiyetini kitleselleştirdi.
***
Bütün bunların çıkacağı kapı belli: MHP'nin bugüne kadar aldığı oyu açıklamak kolay değil. '
Tek meseleli siyaset'e bir toplum nasıl bu kadar oy verir, ciddi sorudur. Ama % 13.5 oy almış bir parti MHP. Şimdi 'değişmek'ten söz ediyor.
Bu doku onun
değişmesine olanak vermez. Ayrıca,
Genel Başkanın değişmesi partinin değişmesi anlamına gelmez. Fransa'da
Marine Le Pen'in artan ve eksilen oyları gibi MHP'nin de artan ve eksilen oyları olacaktır. Ama MHP, asla
siyaset tayin eden bir parti olamayacaktır. Olamaz da.
Geriye iki ihtimal kalıyor: birincisi, MHP bu hengâmeden
bölünerek çıkabilir. En yakın duran seçenek odur. İkincisi,
Bahçeli'nin kurultayı kazanmasıdır. Bekleyip göreceğiz. Bunlar ciddi ihtimallerdir. Fakat hangi seçenek gelişirse gelişsin, 'muhalif' adayların şu belirttiğim
çerçeveyi kıracak bir
siyaset üretmesi olanaksızdır.
Türkiye'nin hüznü bu: siyaseti hâlâ
lider değişikliği ve '
zirve' müdahaleleriyle sınırlı
sayıyoruz. Taban, toplumsal dönüşüm, siyasal
temsil, ideolojik formasyon gibi konuları göz
ardı, kulak ardı ediyoruz.
Ama bunları MHP'den beklemek zaten olacak iş değil;
MHP, MHP'ye mahkûmdur...