Şişli Belediyesi'nde olanlar, birazcık bu işlerin iç yüzünü bilenler, izleyenler için hiç mi hiç şaşırtıcı değil. Dışına kapalı, içine dönük ve siyasal denetimden uzak her kurumda benzeri olaylar yaşanır. Asıl yaşanmazsa şaşmak gerekir. Şöyle düşünün: Mustafa Sarıgül, hayatının hatasını yaptı (bu hata hep yapılır) ve bulunduğu cepheyi terk edip ileri çıktı. Kaybedeceği bir oyuna girdi, yenildi. Bu, iç içe geçmiş halkaların ilkiydi.
Bulunduğu genel başkanlığa nasıl geldiğini, niye geldiğini hâlâ bilmediğimiz Kılıçdaroğlu aradığını bulmuştu. Kendisine en ciddi rakip olan kişi, Sarıgül, İstanbul Büyükşehir BB yarışında yenilmişti. Yenileceğini herkes gibi Kılıçdaroğlu da biliyordu. Onu oraya itmek için önerisini kabul etmeye mecburdu. Kabul etti ve Hayri İnönü'nün belediye başkanı olmasına göz yumdu.
Sarıgül'ün hesabı çok açıktı ve dediğim gibi bütün kapalı kurumlarda görülen bir mantığa dayanıyordu. Hayri İnönü'nün siyaset bilmeyen, zayıf, söylediklerini yapacak, kendisine bağlı ve bağımlı birisi olduğunu varsayıyordu. Hal bu olunca Sarıgül, oğlu aracılığıyla Şişli Belediyesi'ni yönetmeye devam edecekti.
Kılıçdaroğlu da aynı hesabı başka bir yönüyle yapıyordu. Ya bir ihtilaf çıkarsa Hayri İnönü'nün yanında yer alacak ve Sarıgül'ü bir de o şekilde ekarte edecekti ya da bir sorun çıkmazsa İnönü ilk seçimlerde milletvekili adayı olacak, belediye bütün bütüne Sarıgül'e kalacak, CHP için bir destek kapısı olacaktı. Ama o durumda bile Kılıçdaroğlu, Sarıgül ekibini tasfiye edebileceğini hesap etmiş olmalıydı. Taş bir defa yerinden oynamasın...
Aynen böyle oldu. Türkiye'nin tek siyasal aristokrasisi olan İnönü ailesinin ferdi Hayri İnönü, tıpkı amcası Erdal İnönü gibi, kemik-bıçak hesabını yapıp tepkisini gösterdi ve Sarıgül'ü, şimdilik açık açık devirdi. Anadolu çocuğu Sarıgül, bir aristokratın 'idare edilebileceğini' yani kendisini dinleyeceğini sanmıştı. Tıpkı her şeye rağmen Anadolu çocuğu olan, Tekel emeklisi Hüseyin Hilmi oğlu Deniz Baykal'ın aynı hatayı zamanında aristokrat Erdal İnönü'ye yaptığı gibi!