Belli ki, şaşırtıcıdan da şaşırtıcı bir 'şey' olarak ne Ekmeleddin Bey içinde bulunduğu projeyi anlayabilmiş ne de CHP şu dönemde yaptığı siyaseti bir yerlere oturtuyor ve anlayabiliyor.
Birincisi, Ekmeleddin Bey hala meydanlarda 'Başbakan mı seçiyoruz Cumhurbaşkanı mı' diyerek yaşananları kavrayamadığını ortaya koyuyor. İkincisi, madem pasif, daha farklı bir CB modelinden yanadır o halde, 'ekmek için Ekmeleddin' gibi manasız, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir slogana neden sığınıyor hem CHP hem kendisi. Üçüncüsü, Ekmeleddin Bey 'çatı' adayı olarak ortaya çıktı. Ama her yerde CHP'liler kendisini karşılıyor, ağırlıyor, uğurluyor. MHP bu oluşumun içinde yok. Onlar hedeflerini daha büyük seçmişler, 'muhafazakar, mukaddesatçı, milliyetçi' bir CB adayını CHP'ye kabul ettirerek, taşrada bu partinin altını oymayı, boşaltmayı kararlaştırmışlar ve bu politikalarından da sonuç almışlar. Erdoğan'ın seçilmesinin engellenemeyeceği bir ortamda bu kadarı MHP'ye yeter. Ekmeleddin Bey'i 'seçtirememe' yenilgisini de böylece CHP'nin üstüne yıkacak, onun kucağına bir bomba daha bırakacaklar.
Durum ağır, vahim, umutsuz...
Bir başka yanına bakalım işin. İsteyen istediğini söylesin ve biz istediğimiz kadar 'yüksek' (!) analizler yapıp Ekmeleddin Bey'in aday gösterilmesinin önemli, CHP'yi bazı komplekslerinden arındıracağını söyleyelim, yazalım, taban denilen sosyoloji bunu böyle görmüyor, okumuyor, benimsemiyor. O komplekslerden arınmak, böyle bir adayı benimsemek ve o yoldan dönüşmek, öyle bir gecenin içinde bir adı ortaya atmakla değil, uzun zamanlara yayılan sistemli, kararlı, hepsinden önemlisi tabanla paylaşılan politikalarla mümkündür.
Bir örnek vereyim: CHP'nin 1960'larda Ortanın Solu politikalarına geçişi kendiliğinden değildir. O dönemdeki sol politikaların ağırlık kazanmasıyladır. Onu görünce CHP o politikaların bir türünü uygulamaya karar vermiştir. Solla ilgisiz bir parti olduğu ve haydi taklit demeyeyim de 'transfer' yoluyla diyeyim solculuğa karar verdiği için parti derhal kendi tabanından tepki görmüştür. O tepkilerin aşılması, 1965-72 arasında köy köy, kasaba kasaba, kent kent sürdürülen mücadeleyle mümkün olmuştur ve ne bölünmeler, ne kopmalar, ne yeni parti doğumları pahasına...
Aynı şey bugün için de geçerli. Eğer CHP bu defa da muhafazakarlığı hakim ideoloji veya sosyolojik gerçek olarak görüp kendisini 'transfer yoluyla' dönüştürüyorsa bunun için aylar, yıllar süren bir ideolojik hazırlık ve mücadele yapmak zorundadır. Yoksa, daldan eğmeyle, bükmeyle ideolojik değişikliğe gidilmiyor, geçilmiyor.
Buna Ekmeleddin Bey'in kişiliğini, kimliğini de ekleyelim. Değerlerinin mükemmel olduğunu yazdık, kabul ettik. Ne var ki, Ekmeleddin Bey'in, pederlerinden başlayarak, bugüne kadar sürdürdükleri çizginin ne olduğu, bu çizginin CHP ile ne kadar ters düştüğü, içinde yaşadığı duygu dünyasının hangi kaynaklardan beslendiği besbelli.
İnsan elbette babasının kabullerini benimsemeyebilir.
Ama Ekmeleddin Bey için bu böyle değil. Onun o çizgiyle ters düşen kabullerini bugüne kadar hiç duymadık. Şimdi bütün o kimlik 'bagajıyla' birlikte 'çatı'ya geldi, ama dediğim gibi, oradan çıktı CHP ile özdeşleşti, bütünleşti, ilk günden beri 'Kemalist, Atatürkçü, laikçi' olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Bütün bunlar CHP-MHP projesinin gerçekten, çok üzücü bir şekilde, ne kadar çürük olduğunu gösteriyor. Bu son derecede hazin bir durum. Türkiye'de siyasetin kendisine ait alanı genişletmesi, ciddiyet kazanması, tek kutuplu, tek odaklı olmaktan çıkması, kurtulması için bu kanadın çok daha gerçekçi ve ciddi bir politika sürdürmesi gerekirdi. Oysa şimdi apolitik bir yaklaşımla politik alan daraltılıyor.
Müsebbipler bellidir, tiyatro oynayanlardır!