MHP'yi çok eleştirdim. Hâlâ da eleştiriyorum. Bu partiyi her şeyden evvel 12 Eylül öncesi katıldığı olaylar, Soğuk Savaş'ın Türkiye'deki vurucu gücünü temsil etmesi nedeniyle kınadım. Gerçekten de 12 Eylül öncesinin öldürümlerle yüklü partisi MHP'dir. Onlar da bunu reddetmiyor. Sadece "kullanıldıklarını", "alet edildiklerini" söyleyerek savunuyorlar kendilerini.
Doğrudur ama alet olmak bir "hafifletici neden" sayılmaz. Bahçelievler katliamının kullanıldık diyerek geçiştirilmesi kabil mi? İsterse televizyon programlarına çıkıp "biz mahkemelerde aklandık" desin bazıları, Çorum'un, Kahramanmaraş'ın arkasında kimin, kimlerin olduğu kamuoyunun zihninde gayet berrak. Ama MHP'nin 12 Eylül öncesinde kullanıldığı doğrudur. Devlet faşizmi sokak faşizmini kullandı, günü geldiğinde de kaldırıp kenara attı. Bu iş dünyanın benzer yerlerinde böyle olur.
***
Şimdi MHP'ye, yaşadığı son kongreye bu perspektiften bakıyorum.
Koray Aydın kimsenin beklemediği kadar yüksek oy aldı.
Devlet Bahçeli artık tek adam değil partide. Bunca yıl denetimi altındaki bir partide böyle bir sonuç elde etmesi fiilen hezimettir. "Bizde demokrasi var" denerek bu durumun geçiştirilmesi olanaksız. Ortada bu sonucu doğuran ilginç bir dinamik duruyor. Nedir o?
Açıkçası sokak.
Devlet Bahçeli partiyi gitgide artan dozlarda "
sistemin 'müeddep' partisi" haline getirdi. Gerçekten "
devletine saygılı" bir parti çıktı orta yere. Kabul etmek gerekiyor ki, Bahçeli MHP'nin 1990'lı yıllarda
DSP ile taban alışverişinde bulunan
lümpen, vurucu, sert kadrolarını eritti. Onları dışladı. Partiyi artık ne kadar olursa o ölçüde merkeze çekti. Bu meyanda
gizli AK Parti yapmaktan kaçınmadı. Neredeyse bütün temel kararlarda iktidar partisiyle birlikte hareket etti.
Bu durum ikili bir pozisyon yarattı.
Çünkü MHP
merkeze ve iktidara yaklaşırken
AK Parti de giderek artan bir dozda
milliyetçi bir söylem kullanmaya başladı. Bunu hem iktidar olanakları hem de muhafazakârlık vurgusuyla gerçekleştirdi. Bir anlamda merkeze kaymış tabanını kaybetmiş,
iktidara yaklaşmış ideolojisini ve söylemini kaptırmış bir partiye dönüştü MHP. Zaten 1990'lardan beri Kürt konusunda diğer kutbu meydana getirmekten başka bir politik önermesi olmayan bir partiydi, o refleksini de AK Parti'nin ön alan politikaları nedeniyle yitirdi.
***
Şimdi
parti içi muhalefet bu oluşuma karşı çıkıyor. MHP'yi yeniden
sokağa, daha lümpen ve dinamik bir kitleye, daha sert ve radikal bir tabana açmaya çalışıyor. Muhtemelen bundan sonra sesi daha fazla duyulacak parti içi muhalefet,
Tayyip Erdoğan'ın şimdi
idam cezalarını tartışmaya açacak kadar genişlettiği
milliyetçi söylemi bu sertlik, radikallik yaklaşımıyla geri almaya çalışacak. Ne var ki bu tutmayacak bir yöntemdir. MHP tabanında bilhassa
Kürt konusundan hareketle öfkelenmeye çok hazır, çok yatkın bir kesim vardır şüphesiz. Bununla birlikte Türkiye'de bu tepkiye yakın duran kesim büyük ölçüde
Orta Anadolu kökenlidir ve oranın kentlileşmemiş nüfusuyla iç içedir. O kitle öfkesini şimdi göçle geldiği
Batı'da göstermek isteyecektir. Göçü güce dönüştürmeye çalışacaktır. Fakat bu hesap muhtemelen tutmaz. Çünkü hem Türkiye
1990'ların ülkesi değildir hem de o potansiyel lümpen nüfus yerel politikalar eliyle sönümlenmektedir. AK Parti o kitleyi artık bünyesine almıştır.
***
Kısacası katı bir milliyetçi söylemi dışında hiçbir politikası olmayan
Bahçeli'den daha farklı değildir MHP parti içi muhalefeti. Sertleşmek girişimi ona kazandırmaz ama Türkiye'ye kaybettirir.