CHP içinde baş gösteren zıtlaşmanın ve ayrışmanın çok geçerli, güçlü ve temelli bir ideolojik zemini yok. Tersine daha çok parti içi iktidar kavgasından türüyor. Bir kanat diğerinden intikam almanın peşinde. Muhtemelen de mevcut yönetim bunu aşacak. Ama ne ifade eder?..
***
Halbuki bu zıtlaşmanın gerçekten köklü bir
ideolojik dönüşümün sancısı olmasını ister ve beklerdi herkes. Üstelik Türkiye bir boydan bir boya ve tepeden tırnağa değişmekteyken bunu dengeleyecek bir
ideolojik yeni açılım ortaya çıksaydı parti içindeki diğer kanadı doğallıkla silkeleyip atar, tarihin çukuruna gömerdi. Bugünkü tartışmanın böyle meselelerle uzaktan yakından ilgisi yok.
Hatalı teşbih olmaz ama ben öyle bir benzetme yapayım, öyle olsa, CHP,
1997'de
İngiltere İşçi Partisi'ne benzeyecekti. CHP için bugün öyle bir zemin var çünkü Türkiye'de. Bugünkü Türkiye
Thatcher'ın
1979'da iş başına gelip baştanbaşa dönüştürdüğü İngiltere'ye benziyor. Ona karşı
Blair-Brown ikilisi neyin ne olduğunu görmüş, toplumda doğan
yeni sınıfları, yeni dinamizmi saptamış ve
yeni bir İşçi Partisi profili hazırlamışlardı.
Bu çalışma yıllar yılı sürmüş ve ilk seçimde de zaferle sonuçlanmıştı. Bu benzetme iki nedenden ötürü yanlış: bir, Türkiye'nin henüz o noktada olduğunu söylemek ham hayal olur.
AK Parti bugün
politik popülizm bağlamında hâlâ geniş kitlelerin
modernleştirici partisi rolünü çok güçlü şekilde oynar ve dolu dizgin giderken
arkaik modernleşmenin partisi olan CHP'nin o dönüşümü aşacak bir model üretmesi olanaksız. İki, İİP'nin arkasında ideolojiyle, teoriyle iç içe geçmiş bir gelenek vardı. Bugün de var. Bugün de İİP içinde
Mavi Emek (Blue Labour) diye yeni bir hizip tozu dumana katıyor. CHP'de de ne varsa o var.
***
İki türlü siyasal parti söz konusudur: ya toplumu değiştiren
öncü partiler vardır ya da radikal bir dönüşümün ardından gelen
restorasyon partileri. CHP artık ne biridir ne de öteki. CHP, kendi içine kapalı, zaman çatışması yaşayan yani
anakronik ve temel önermeleri bakımından da neredeyse
şizofrenik bir partidir.
Askercilik oynayan, darbe pazarlamacılığı yapan, toplumdan kopuk bir parti yenilik diye sadece
Nihat Matkap'a "
CHP artık bir şeriat tehlikesi olduğuna inanmıyor" şeklinde açıklama yaptırabildi. Sanki böyle bir tehlike gerçekten var olmuş gibi sanki, karargâhta hazırlandıktan sonra, CHP kendisini alet ederek bu
suni korkunun doğmasında öncü rolü oynamamış gibi! O da ezik, satır arasına sıkıştırılmış, mahcup bir açıklama... Açıklamanın içerdiği tedirginlik yarın öbür gün ondan ne derecede büyük bir hızla vazgeçilebileceğini ve eski politikaya dönülebileceğini de işaret ediyor.
***
Ama şurası bir gerçek: Türkiye'de 2007 sonrasında yaşanan ve
orduyla bürokrasinin yani
tarihsel müttefiki olmuş kanadın tasfiyesiyle sonuçlanan
devrim CHP'yi şimdi bir eşiğe taşımış durumda. CHP kendisine bir taban ve müttefik arıyor. Bu kesin. Ama hem talimat almaya alışmış bir parti şimdi kendi şahsiyetini nasıl bulacağını bilemiyor hem de o tabanı bulmak çok radikal bir politika değişikliğine gitmekle olur.
Kılıçdaroğlu bunu yapamaz çünkü o hâlâ eskiyle yeninin arasına gerilmiş köprüde ne yapacağını bilemez bir durumda. Bir de şu var ki, CHP bütün hatasına rağmen
1923-1946 dışında ortanın solu diyerek, demokratik sol diyerek, sosyal demokrasi diyerek bu toplumu aldattı. Ona zaman kaybettirdi. Şimdi kim ona inanacak, neyle inanacak, neyine inanacak?
Aslında yatsı gelmekte gecikti bile...