Bazı insanlar yıldızdır ve onlarla birlikte aynı günlerde, aynı zaman parçasında soluk alıp vermek bir şans, ondan öte ayrıcalıktır.
***
Siyah balıkçı kazağı, Levi's kotu, New Balance ayakkabılarıyla
Steve Jobs o yıldızlardan biriydi, belki de son çağın en önemli ismiydi. Başka mühendislerin, bilim adamlarının adı sayılabilir, bu yıldızlar listesine eklenebilir, kimse itiraz etmez, edemez. Hepsi hayatın dönüşmesine katkıda bulunmuştur. Ama o dönüşüm dediğimiz büyük hamle iki yoldan gerçekleşir: ya, olan bir şeyi alıp en uç noktasına götürür bilim adamları ya da bize olmayan bir dünyanın kapısını aralar.
***
Steve Jobs ikinci gruba mensuptu. Bir hayal dünyasının insanıydı. Dünyanın 1980'lerden sonra sadece teknoloji bakımından değil, o teknolojinin ürettiği ideoloji bakımından da alt üst olmasına, köklü, derin, hatta yırtıcı bir değişim geçirmesine imkân sağlamıştı. Olmayan bir şeyi tahayyül etmişti. Bu, yeryüzünde en soyut şey olan
bilgi ve öğrenmenin başka bir dünyada somutlaştırılmasıydı.
Bilgisayar dediğimiz unsur, son kertede, insanın soyut beyinsel işlevinin bir taklididir, yansılanmasıdır. İnsan nasıl öğrenir, dil nedir, okuma nasıl gerçekleşir, sorularına aranan veya verilen yanıtlardan kalkılmış, okuyup yazan makinelere ulaşılmıştır. Başka dillerde karşılığı olmayacak biçimde, Türkçenin ürettiği
elektronik beyin sözünden daha güzel bir deyim bilmiyorum şu anlattığım "gerçekliği" dile getiren.
***
Herkesin
iPhone, iPad, iPod içinden, onların aracılığıyla tanıdığı, asıl soyadları
Hagopyan olan bir
Ermeni çift tarafından evlat edilerek büyütülen
Steve Jobs'un iş hayatı onlarla sınırlı değil. İşbirliği yaptığı iki grubun adını vermek yeter: 1980'lerin başındaki efsane kurum
Atari'de çalışmış, bu bir dönemden fazla üniversiteye devam etmemiş genç insan ve ondan sonra da
Lucasfilm'de. Yani, bize
Star Wars'ı,
Indiana Jones'u armağan eden muhayyileyle,
George Lucas'la.
Nasıl Star Wars, görsel ideolojimizi bir daha geriye dönüşü olmayacak biçimde değiştirdiyse Lucas da
bilgi, gerçeklik ve bilinçle olan ideolojimizi ters yüz etti. 19. yüzyılda
Fordist sanayi devriminden ve onun kurduğu düzenden
zamanmekân ilişkisinin birbirinden koparıldığı, çok daha özgürlükçü bir dünyaya geçiş belki sadece Jobs sayesinde olmadı ama onun
Apple ve Macintosh'u, ardından gelen yeni/likçilikte sınır tanımaz aygıtları zincirin en önemli halkasını meydana getirdi.
***
Lucas'tan sonra dünya artık bambaşka.
"Modernlik" dediğimiz ve kök manasıyla hiçbir zaman sonu gelmeyecek olan sürekli dönüşüm onunla yeni bir evreye taşındı. Bugün Jobs ürünleriyle ve onların çeşitleriyle iç içe geçmeyen bir modernlik düşünülemiyor. Fakat hepsinden daha önemlisi Jobs'la birlikte artık
yaratıcılık, buluşçuluk, yenilikçilik ötesine geçilmeyen bir sınır hattı çizdi. Yaratıcılık: dünyayı yeniden kurmanın adı. Ona olmayan boyutlar eklemenin yöntemi. Ama yaratıcılığın en önemli koşulu
muhayyiledir. Şunu kabul edelim ki, muhayyilenin hiç olmadığı kadar hâkim ve muzaffer olduğu bir dönemden geçiyoruz.
Bu büyük hamleyi irdelerken bir noktayı daha vurgulayayım: Jobs, insanları yeniden
çocukluklarıyla, zevkleriyle, boş zamanlarıyla buluşturdu, onları yeniden hazlarıyla tanıştırdı. Bütün o araçların eğlenceyle, oyunla iç içe olması buydu. Muhayyile daima çocuksuluktur. İnsanoğlu, çocukluğunda,
ilk elmayı muhayyile kışkırtmasıyla ısırdı. Isıran, cennetten kovuldu.
***
Jobs da bir şeytandı, kendi elmasını herkese ısırttı; ama bu defa ısıranlar cennete gidiyordu.