Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Üniversite... Üniversite...

Cumhurbaşkanı Gül YÖK'ün düzenlediği Uluslararası Yüksek Öğretim Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'deki üniversitelerin yapısal, yöntemsel ve siyasal sorunlarına büyük bir açıklıkla değindi ve bu konularda yeni öneriler koydu ortaya. Cumhurbaşkanının konuşması üniversitelerin 21. yüzyılda neler yapması, hangi öncelikleri benimsemesi, hangi hedeflere yönelmesi gerektiği bakımından da Türkiye'deki yaygın anlayışın çok ötesine geçen bir içeriğe sahipti.
Özetlemek gerekirse, Cumhurbaşkanı Türkiye'deki yüksek öğretim kurumlarının gerek üniversite bünyesinde, gerekse genel idari yapıdaki merkeziyetçilik, içe kapalılık, uluslararası eklemlenme eksikliği, teknoloji üretme yetersizliği bakımından ele alınmasını ve yeniden düzenlenmesini vurguluyordu. Buna ek olarak Cumhurbaşkanının "dil eğitimi" konusunda yaptığı vurgulama da çarpıcıydı.
Gerçekten de Türkiye'de yüksek öğretimin ciddi sorunları var. Her şeyden önce "öğretim" diyoruz. "Eğitim" demiyoruz. Türkiye'de üniversitelerin ana işlevi her zaman insanlara bir meslek kazandırmak diye anlaşılmıştır. Oysa üniversite bunun çok ötesinde bir anlama sahip olmalıdır. Üniversiteler insanlara "eğitim" vermekle mükelleftir, öncelikle. Bu nedenle de üniversite araştırma ve buluş zeminidir. Üniversite mesleğe değil doğrudan doğruya bilgiye dönüktür. Teori ve teknoloji üretimi bu ilkenin sonucudur.
Fakat bizde böyle görülmez. Görülmediği için de Cumhurbaşkanının vurguladığı gibi üniversite konusunu da genel olarak eğitim konusunu da bir nicelik/sayı meselesi olarak anlıyoruz. Her ile bu nedenle bir üniversite kurmak istiyoruz. Bu üniversitelerin gerektirdiği eğitim planlamalarını yapmıyoruz. Verilen eğitimin, haydi öğretim olsun, niteliğini zerre kadar hesaba katmıyoruz.
Bunun devlet katındaki nedeni "Cumhuriyet hırsı" dediğim ve çok önemsediğim, her şeyi sayıya indirgeme tutkusu ise yurttaş katındaki nedeni eğitimi sınıf atlamanın, yeni toplumsal pozisyonlar kazanmanın aracı olarak görmemizdir. Sonunda ortaya, ilk kez Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildiği gibi, üniversite eğitiminden çok uzak bir mezun kitlesi çıkıyor. Diplomalar işe yaramıyor. Sadece diplomalı işsiz sayısı büyüyor. Neden öğrenci kitlesi aynı zamanda yüksek okullara veya meslek okullarına yöneltilmiyor, bu bir muammadır ve cevabı "popülizm"de saklıdır.
İkinci mesele, Cumhurbaşkanının vurguladığı merkeziyetçiliktir. Cumhurbaşkanı, benim de bir hoca ve üniversite yöneticisi olarak defalarca yaşadığım bir konuya değindi. Yeni bir bölüm adının bile YÖK tarafından incelendiğini, "benzeri" yoksa bunun kabul edilmediğini belirtti. Buna YÖK'ün kendi yetki ve "direktif" alanı olarak gördüğü daha sayısız unsuru eklemek mümkün. Şimdi Gül, bu durumun sona erdirilmesi ve YÖK'ün sadece bir denetim kurumu olarak sınırlandırılması gerektiğini belirtiyor. Ben buna "pasif denetim" kavramını ekleyeyim. Mevcut merkeziyetçiliğin 21. yüzyılda gidebileceği daha fazla bir yer yoktur. Israrı sadece yıpranma doğuracaktır.
Son nokta üniversitelerin sanayiyle olan ilişkisidir. Üniversite, şu değindiğim araştırmacılığı nedeniyle hem yenilikçiliğin merkezidir hem de teknoloji üniversiteden doğar. Bunu sağlamanın ana yolu, Cumhurbaşkanının dile getirdiği üzere, üniversitelerin sanayiyle işbirliği yapmasından geçer.
Türkiye'deki üniversitelerin (o arada da sanayinin) en çok yetersiz kaldığı husus budur. Üniversiteler bizde içlerine kapalı, en fazlasından soyut bilgiyle ve kuramla uğraşan kurumlardır. Oysa bir üniversitenin verimli, üretken ve etkin olmasının koşulu bu türden eklemlenmeler ve işbirlikleridir. Gelin görün ki, araştırma için kullanılacak fonlara bile bizim okullarımızda teveccüh edilmemektedir.
Dünya yeni bir yüzyıl içinde bulunuyor. Bu devrimci bir çağdır. Kendine özgü bir bilgi ve zihniyet dünyası yaratmaktadır. Bunu kavramak veya kavramamak bir ülkenin geleceğini tayin edecektir. Cumhurbaşkanı tam da bu saptamayı yapıyor.
Bu saptamalar şu seçim döneminde anayasa konusundan daha az önemli değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA