Görüşlerine katılmak katılmamak bir yana ama basının en kontrollü insanlarından birisi sayılabilecek Oktay Ekşi'nin okuyana ve eminim kendisine de kâğıt üstünde basılı olarak gördüğü zaman dehşet veren ifadesi ileride bugünleri anlamak isteyenlerin ayrıntılı biçimde ve farklı yöntemler kullanarak irdelemesi gereken bir durumdur. Zaten kendisi de yayınladığı özür yazısında bunu belirtti. Peki nasıl oluyor da, en belirgin özelliği denetim ve nezaket olan birisi bu noktaya sürükleniyor?
Bu soruyu bir kenara kaydettikten sonra ikincisine geçelim: nasıl oluyor da CHP Genel Başkanı Cumhuriyet Bayramı gecesinde kendisini Bağdat Caddesi'ne atıyor, "halkın arasındayım" diyor.
Bu iki soruya kısa yanıtım Türkiye'de cereyan eden olayların, ortaya çıkan gelişmelerin, yaşanan dönüşümün algılanamaması, okunamaması, anlaşılamaması olacaktır. Sistemin, toplumun ve modelin değiştiğini yeterince göremeyip, anlayamayıp ona direnenlerin yaşadığı öfkenin getirdiği bir kontrolsüzlüktür bu. Ortadaki durum mevcut düzeni bozdukça, yerleşik ilişkiler ağını parçaladıkça, oluşan yeni koşullar içinde neyin ne olduğunu anlamaya çalışmaktansa, yaşananları sadece eski düzenin eski sözcükleri ve kavramlarıyla reddetmenin ulaştıracağı son budur.
Büyük değişim dönemlerinde bu türden sonuçlar çok görülür. Bu gibi durumlarda bazı insanlar yer değiştirir, bazıları yer değiştirmiş zannedilir, bazıları da yerini tutmak için, yerini tutmak adına anlamsız bir direnişin içine girer, zamanın ve yeniliğin altını oyduğunu, konumunu kemirdiğini, onu bir posa gibi devre dışı bıraktığını, bırakacağını göremez.
Doğan Medya grubunda son dönemlerde yaşananlar şu söylediğim çerçevenin dışında değildir. Aksine ve ne yazık ki, o grup, büyük paydası itibariyle eski düzenin eski alışkanlıklarla devam edeceğini sanmış ve sadece kendisine değil topluma da büyük zararlar vermiştir; hem de 1997 sonrası gibi uzun bir dönemde. Oysa her şey çok daha farklı olabilir, bu büyük potansiyel, eleştiri, karşı çıkma, irdeleme hakkını sonuna kadar koruyarak yeni süreçleri çok daha yapıcı bir biçimde değerlendirebilirdi.
Ertuğrul Özkök'ten sonra Oktay Ekşi'nin de 1974'ten bu yana "başyazarlık" yaptığı Hürriyet'ten (o arada Deniz Baykal'ın CHP genel başkanlığından) ayrılması bir dönemin, bir anlayışın kapandığı, bir modelin sonuna gelindiği anlamı taşımıyor mu? Sembol falan değil düpedüz ve ağır bir gerçeklik olarak.
Durum Hürriyet gazetesinde öyledir de CHP'de farklı mıdır?
Hayır, orada da düpedüz aynı sorunlar yaşanıyor. Çankaya'da eskiden de olduğu gibi eşli davet verilmesi üstüne o parti sistemin içinde kendisine kurduğu bütün pozisyonları yitirdi. Bir siyasal partiden beklenmeyecek bir şekilde kendisine yeni bir oyun oluşturamayan CHP, ileri geri açıklamalar yapıp, bazen resepsiyona katılacağını bazen katılmayacağını söyledi. Sonunda da "isteyen istediğini yapsın" gibi bir akıl almaz ve siyasal olmayan bir kararla işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Tıpkı referandumdan evet oyu çıktığını görmek istemeyenlerin kendilerini yurtdışına atması gibi genel başkan Kılıçdaroğlu da kendini İstanbul'a Bağdat Caddesi'ne attı.
Genel Başkan'ın Bağdat Caddesi'ne gitmesi bence içinde yaşadığımız dönüşümün niye bazıları tarafından anlaşılmadığının yeterince berrak bir göstergesidir. Kılıçdaroğlu oraya giderek bayramı halkın arasında kutladığını söyledi.
Pek güzel. Böylece "halk"ın Bağdat Caddesi'nde toplandığını öğrendik. Oysa hatırladığım, bildiğim kadarıyla son yerel seçimlerde aday olduğunda Kâğıthane'de kendisine ev kiralamıştı. Niye mesela Cumhuriyet Bayramı'nı Kılıçdaroğlu gene Kâğıthane'de değil de Bağdat Caddesi'nde kutluyor? Niye Cumhuriyet Bayramı Kâğıthane'de bir geçitle kutlanmıyor da o "şehrayin" Bağdat Caddesi'nde cereyan ediyor. Niye Kâğıthane'de değil de "halk" Bağdat Caddesi'nde?
Şu değişim denen, şimdi Batı'da "yeni normal" denilen çok önemli olguyu anlamayan Hürriyet'in de CHP'nin de ne yazık ki gidecek daha fazla yeri yoktur. Ekşi istifa etti, CHP emekli oluyor. Çocukluğumun geçtiği Bağdat Caddesi o konumdakilerin yeni adresi mi acaba?