Emre Aköz'le Engin Ardıç'ın başlattığı tartışma ve yayımladıkları yazılar gerçeklerin zaten önemli bir bölümünü ortaya çıkardı. İzmir yangını bugüne kadar Türkiye'de tarihsel bilincin, hatta toplumsal bilincin unutturduğu, kararttığı, yok saydığı, dönüştürdüğü önemli hadiselerden birisidir. Hatta iki yazarın da belirttiği gibi Falih Rıfkı Atay'ın canım Çankaya'sının sansürlenmesi bu tür konularda kendimizi nasıl bir devekuşuna dönüştürebildiğimizin dramatik bir örneğidir. Oysa Batı'da bu konu da enine boyuna incelenmiştir. Geçenlerde bir toplantıda karşılaştığımda Emre Aköz'e bu konuda okuduğum ve elimdeki bazı kitaplardan söz ettim. Ona künyelerini gönderecektim, 'yazsana' falan deyince de hem onlardan söz etmeyi, hem de birkaç noktaya değinmeyi zorunlu gördüm.
Son zamanlarda bu konuda yayınlanmış iki kitap var. İlki, daha eskiden 1971'de yayınlanmıştı, yeniden basıldı. Yazarı Marjorie Housepian Dobkin. Kitabın adı Smyrna 1922: The destruction of a city (İzmir 1922: Bir Şehrin Yıkılması). Kitap, yazarın adından da tahmin edilebileceği üzere, daha ziyade Ermeni konusunu kendisine çıkış noktası almak suretiyle yazılmış. Müthiş bir kaynak taramasına dayandığı, gayet ince noktalara temas ettiği bir gerçek. Housepian Dobkin de çıkarılan yangının öncelikle ve özellikle Ermenileri ortadan kaldırma projesinin bir uzantısı olarak cereyan ettiğini söylüyor.
Fakat yazarın başka bir iddiası daha var ki, son derecede önemli. Arka kapaktan çevirerek vereyim bu iddiasını: 'Atatürk'ün muzaffer kuvvetleri törensi bir tecavüz, yağma ve katliam orjisinden sonra, durumu seyreden ama herhangi bir girişimde bulunmamak için sert emirler almış 21 müttefik kuvvetler ve Amerikan savaş gemisinin mevcudiyetinde şehri ateşe verdi. İzmir'in yıkımı bir dönem düşman kabul edilen Türkiye'nin arkalanması, bir dönem müttefik olan Yunanistan'ın feda edilmesi demek olan bir dış politika kaymasına denk geliyordu.' Bütün kitap İtalyan, İngiliz, Amerikan kuvvetlerinin bu yangına nasıl göz yumdukları ve Rum kesiminin ortadan kaldırılması için ne tür düzenekler hazırladıklarının anlatımıyla yüklü. Yanlışları da var elbette.
İkinci kitap pek böyle değil. Giles Milton'un kitabı Paradise Lost, Smyrna 1922: The Destruction of a Christian City in the Islamic World (Yitik Cennet İzmir 1922: İslam Dünyasında Bir Hıristiyan Şehrinin Yıkımı). Milton da ayrıntılı bir araştırmaya dayanarak geliştirdiği kitabında benzeri meselelere dikkatle değindikten sonra konuyu kentte bulunan Amerikalılara getiriyor. Bizim unuttuğumuz nokta o dönemde İzmir'in barındırdığı Amerikan nüfusu. Bu kitlenin o yangından kurtarılması başlı başına bir mesele. Fakat görevliler sadece Amerikalıları değil bir miktar gayrimüslim nüfusu da kurtarmışlar. Milton'un neredeyse bir günlük şeklinde ve o detayla kaleme aldığı kitabında Housepian Dobkin'in kitabında getirdiği iddiayı, yani müttefiklerle Türklerin işbirliğini somutlaştıran belgeler, bilgiler mevcut. Onların nedenine, gerekçesine girmiyoruz. (Bu arada Milton'un çok yararlandığı 1926'da yayınlanmış ve sonra 2003'te tekrar basılmış George Horton'un kitabı The Blight of Asia'nın özellikle İttihat ve Terakki dönemi İzmir'ini ve meşhur vali Rahmi Bey'i anlamak bakımından çok önemli olduğunu belirteyim.)
Bütün bunların ötesinde İzmir yangınını Batı'da gündelik bilince taşıyan çok küçük, çok kısa ama çok çarpıcı bir metinden söz edeyim. Benim lise yıllarında bir vesileyle Türkçeye çevirmeye kalkıştığım başta pek bir şey anlamayıp sonra bu konuya merak sarmama yol açan, Kurtuluş savaşı sırasında Anadolu'ya gelen, büyük yazar Ernest Hemingway'ın Klimanjaro'nun Dağları isimli öykü kitabında yer alan İzmir'de Rıhtımda isimli öyküsüdür. (Bu metnin farklı çevirileri var diye biliyorum. Karşılaştırılmaları da çok ilginç sonuçlar verebilir.) Öykü gerçekten birkaç sayfadır ama o günlerin trajedisini büyük bir dikkatle verir. Tüm kaynaklar da ona atıfta bulunur.
Bu kadar yazacağımı sanmamıştım. Asıl söyleyeceğimi henüz dile getirmedim. Devam edeyim bari...