Geçen yıl 30 Eylül'de öldüğünde arkasından yazdığım dostum ve Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli kültür adamlarından birisi olan Metin And geride müthiş bir birikim bırakmıştı. Bu birikimin önemli bölümü onun yazdığı kitaplardı. Ama Metin Bey'in bir de mucize denecek bir kütüphanesi vardı. O ne olacaktı?
Kütüphane derken sadece kitaplardan, dergilerden oluşan bir birikimi kastettiğim sanılmasın.
***
Metin Bey büyük araştırmacılığının yanı sıra sihirbazdı, yani
illüzyonistti. Dünyanın her yerinden işine yarayacak, oyunlarında, sihirbazlığında kullanacağı aletleri, "oyuncakları" getirmiş, getirtmiş, kısacası sağlamıştı.
Bu kadar da değil. Manik birisiydi Metin Bey. Hayatının çeşitli dönemlerinde çeşitli "eylemlere" aklını takardı. Mesela bir dönemde her şeyi
video kasetlerine kaydetmeye, yaşadığı, gördüğü, tanık olduğu her şeyi "filme çekmeye" başlamıştı. O kadar ki, müzelerde kamera kullanmak yasak olduğundan, göz hizasında tutmuyor ama kamerasını açık olarak elinde gezdiriyordu. Saatlerce dizi veya dizinin altı hizasında kayıt yapıyordu. Neye yarar bilmem ama yapıyordu. O kasetlerin sayısı kaçtır acaba?
Sonra Metin Bey'in
film arşivi vardı. Sinema tarihinin en önemli filmlerini kapsayan sayısız kasetten, dvd'den oluşan bir birikimdi o.
Yetmez! Metin Bey müzisyendi. Dünyanın en iyi performanslarını içeren kim bilir kaç
plak, cd, makara bant vardı evinde. Sonra kendi araştırma notları, belgeler, belgeler, belgeler...
Aklımda, kendisini yakından tanıyanların aklında hep bunların ne olacağı sorusu dönüp duruyordu. Ben zamanında
Sabancı Üniversitesi'nin Bilgi Merkezi'ne bu konuyu çıtlatmıştım ama o vakitler Metin Bey hayattaydı, üstünde durmadı, konu da kapandı gitti.
***
Geçenlerde bir sahafa gittim. Bazı kitaplar sordum. Olmadığını söylediler
. Sonra da yakında ölmüş birisinin kütüphanesinin satılacağını, orada "eşeleneceklerini", benim aradığım kitapların da orada bulunduğunu belirttiler.
Bir kütüphane daha yağmalanacak, yok edilecek, belki haraç mezat satılıp yok olacaktı. Bir ömrün dikkati heba, ziyan ve berbat olacak, edilecekti.
***
Bu nasıl ülkedir diye söylenirken,
Kültür Bakanlığı'ndan bir açıklama geldi. Bin yıllık dostum
Bakan Ertuğrul Günay'dan,
Metin And'ın kitaplarının, belgelerinin ve aletlerinin kurulacak bir kütüphanede korunacağını duyunca kulaklarıma inanamadım. Gerçekten inanamadım. O da beni ikna etmek için projenin boyutlarını ayrıntılı olarak açıklamaya başladı. Sonra bu haber gazetelere de geçildi. Bir araştırma kitaplığı/belgeliği kuruluyor, birikim orada korunacak, araştırmacılara açılacak.
"Şimdi yaşamaya başladı" diyemem ama Metin And'ın ikinci yaşamının şimdi başladığında kuşku yok!
***
İngiliz yazar
Allan Bennett birikimini
British Museum'a bağışladı. Günlüklerinde yazıyor. Dostumuz
John Berger keza. Bizde bilebildiğim kadarıyla Bilkent Üniversitesi
Halil İnalcık koleksiyonuna sahip.
Adalet Ağaoğlu elindekileri Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi'ne aktardı.
Ama bunlara asıl sahip çıkması gereken Kültür Bakanlığı'dır. O da ilk adımı atıyor. Bu, değeri paha biçilmez bir girişimdir. Türkiye'nin "uygarlaşması"nın ölçüsü de budur.
***
Ertuğrul Günay'ı çok yakından tanırım. Bu girişimin onun heyecan ve duyarlılığından türediğine hiç kuşkum yok.
Kendisine müteşekkirim. Ama umarım bu konuyu kurumsal hale getirecek, kuracağı bir
Ulusal Kültür Arşivi'nde bilim, sanat ve kültür insanlarının, yazarların belgelerini toplayacaktır.
Bunu onun bugüne kadarki başarılarından türeyen bir inanışla bekliyoruz.