Parti birleşmelerini ciddi bir kaç mesele etrafında düşünmek gerekmez mi? Mesela böyle bir dağınıklık niye ortaya çıkmıştı, şimdi niçin bu birleşmeler oluyor ve acaba bunun 22 Temmuz seçimlerine yansıyacak sonuçları nelerdir?
Sağdaki dağınıklık
İdeolojik farkı olmayan bunca farklı partinin mevcudiyeti Türk siyasetinin 1993-2002 arasında yaşadığı vahim bir kısıtlamadan kaynaklanıyordu. Bırakalım liderlik egolarını, örgüt çekişmelerini bir yana, farklı partileri doğuran ana sebep siyasetin bir rant siyaseti olmasıydı. Partiler de siyaset de 1993-2002 arasında toplumdan kopmuştu, yeni oluşumları algılayamıyordu, modernleşme talepleri yükselten yeni toplum katmanlarını göremiyordu. Geriye merkezle yani devletle bütünleşmek, yani devletin elinde tuttuğu rantları alabildiğine kullanmak kalıyordu.
Bunun adı politik yozlaşmaydı. 1993-2002 arasında iktidar olmuş bütün partilerin yatırımcı bakanlarının, hatta başbakanlarının Yüce Divan'da yargılanmasına yol açan yolsuzluk iddiaları bu söylediklerimin kanıtıdır.
Bu durum daha çok merkez sağ için geçerliydi.
Soldaki durum
Merkez solda durum daha da vahimdi. Oradaki dağınıklık SHP'nin CHP'yle bütünleşmesine rağmen devam ediyordu. DSP ayrı bir parti olma iddiasını sürdürüyordu. Yalnız burada bir tek noktaya dikkat etmek gerek: DSP, Bülent Ecevit'in siyasi zekasıyla Türkiye'de toplumun tamamen kendi kaderine terk edilmesi yüzünden lumpenleştiğini, varoşların siyaset üreten yeni bir odak noktası haline geldiğini görmüş ve onları kavrayacak bir siyaset izlemeye başlamıştı. Bu sol değil popülist bir siyasetti.
Devletçi laiklik karşısında popüler laiklik, yarı faşizan bir halkçılık anlayışı, sürekli olarak öne çıkarılan bir milliyetçilik bu partinin ideolojik dokusunu oluşturuyordu. Siyasi kirlenmeden uzak kalışı onu halk gözünde ayrıca çekici kılıyordu. Buna mukabil CHP geçen dönemde büsbütün merkeze kaymıştı, koyu, sıkı bir devletçi ideolojiyle bütünleşmişti. Şimdi birleşme solun lumpenpopülist siyaseti terk ettiğini ve büsbütün devletçiideolojik bir siyasetle bütünleştiğini gösteriyor.
AKP ve merkez
2002 seçimleri bu partileri tasfiye etti . Hiçbir toplum görebildiği kadarıyla marjinal partilere oy vermez. Toplumlar siyaseti merkezde yapar. Bu bakımdan 2002 seçimlerinin anlamı belliydi: siyaset AKP'yi taşranın ve varoşların kentsel alana yönelttiği taleplerin taşıyıcısı olarak görüyor, CHP'yi de merkezde yer alan klasik ideolojinin sahibi olarak tanımlıyordu. AKP, seçmen tarafından merkezin yeni sağ partisi olarak biçimlendirilmişti.
Bugünkü birleşme meselesi buradan doğuyor. Geleceği de şu koşullara bağlı...
Bugünkü sorun
Bir, AKP merkezi dolduramadığı ölçüde yeni birleşik partilere oy kaptırır. Kaybedeceği oy da kazanacağı oy da AKP'nin merkez partisi olmasının oranıdır. Bu konuda özellikle son manevralarıyla ciddi biçimde yıprandığını belirtelim. İki, toplum merkez partilerini ideolojik olarak değil aktivist olarak tanımlar. Birleşik partiler bugün toplumun karşısına eylemle değil söylemle, programla değil keskin bir ideolojiyle çıkıyor. Belki bugünkü kutuplaşma CHP'ye belli bir odak olma imkanı sağlar ama kendisini hızla toparlamazsa YDP'yi anlamsız bırakır.
Ezcümle, Türkiye'de siyaset artık çevrenin tekelindedir; bu çevre şimdi her zamankinden daha fazla merkeze kaymayı istemektedir. Yani eylemi ve etkinliği. Siyasetin geleceği buradadır. Birleşenler fark etmiyor mu?