Çok değil, 16 temmuzda yazdığım yazıya, "Acılar maskelenmesin" başlığını koymuştum. Vahşice katledilen 27 yaşındaki Pınar Gültekin'in, katil zanlısını sosyal medya hesabından engellediği günmüş meğer. O günlerde bir kadın daha erkek şiddetinten kurtulmak için çırpınıyormuş. Aklıma acaba telefonunda 'salla uyar' özelliğine sahip Vodafone Türkiye'nin altı yıl önce çıkardığı ve şimdi dev bir iletişim kampanyasıyla büyüttüğü 'Kırmızı Işık' uygulaması geldi. Pınar'ın telefonunda var mıydı acaba? Acil bir durumda tek tuşla ulaşılması istenen 3 kişinin arandığı, acil durum mesajının otomotik olarak polise ulaştırıldığı çok çok kıymetli bir uygulama.
Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkanı Hasan Suel bize uygulamayı anlatırken, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün açıkladığı son verileri de paylaşmış ve kadına karşı şiddet, aile içi şiddet pandemi döneminde çok büyük artış gösterdiğini öğrenmiş, hepimizin morali bozulmuştu.
Akıllı telefonlara indirip, kendinizi tehlikede hissetiğiniz anda sallayıp, devreye sokabileceğiniz bu uygulama duyulsun ve daha çok kadın tarafından kullanılsın diye ben de bir yazı yazmıştım. Ama işte kadın cinayetlerini hiç bir şey durduramıyor ve içimdeki umut çiçekleri yok oluyor.
Artık yeter! Kadına karşı şiddeti önlemek için harekete geçmek bir politik meseleye dönüşmemeli. Tarafgirlik meselesi değil bu. Konuya siyaset üstü bakmak için ne gerekiyor? İlla o partinin adı, bu partinin adıyla mı hareket etmeli? Biz burada bir gün daha rahat nefes alırken, kadınlar hem de en cani yöntemlerle hayattan kopartılıyor. Çaresizce seyrediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi konulardaki temel standartları ve devletlerinbu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir. Üstelik İstanbul'da imzalanmış ve ilk imzalayan ülke de Türkiye'dir. Üç gündür aralarında KAGİDER ve TÜRKONFED'in de olduğu pek çok dernek, sivil toplum kuruluşu, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır diyerek, İstanbul Sözleşmesi'nin 6284 sayılı kanununun etkin ve etkili bir şekilde uygulanması için çağrı yapıyor, kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi uygulansın istiyor.
Ben de buradan hükümete sesleniyorum. Bir kadını daha kaybetmeye tahhamülümüz yok ama şu satırları yazdığım sırada dahi bir kadının yaşam hakkının elinden alınacağını biliyorum. Sahiden hiç bir şeyin ama hiç bir şeyin önemi yok, bu ülke kadınlarını, özgürce, güvenle yaşatmalı.
Çaresizce her gün bir kadının daha katledildiğine tanık olmayalım. Kökten çözüm için, topyekün mücadele edin ne gerikiyorsa yapın, bizler de sizleri sonuna kadar destekleyelim. İstanbul Sözleşmesi'ne öncü olarak ilk imzayı atan Türkiye, kadın karşı şiddeti önlemede de uygulamayı harekete geçirerek dev bir adım atabilir ve dünyaya örnek olabilir. Lütfen, hemen, şimdi kadınlara kulak verin.