Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞELALE KADAK

Kuskus diplomasisi

Gastronomi aracılığıyla dünyayı nasıl daha iyi bir yer haline getirebiliriz?
Bu soruyu yerel ve küresel konular kapsamında ele alan müthiş öğretici bir organizasyona evsahipliği yaptı YEDİ.
2016 yılından bu yana hem üretim hem de tüketim zincirinin parçası olan üreticileri, şefleri,sosyal girişimcileri, bilim insanlarını, çok farklı disiplinlerden fikir liderlerini bir araya getiren YEDİ'nin konferansının bu yılki teması 'Transformation/ Dönüşüm idi.
Çevresel, kültürel ve kişisel dönüşümü konu alan konferansta, dünyanın en iyi 50 restoranı arasında yer alan Michelin yıldızlı Berlin'deki Nobelhart&Schmutzig'in sahibi Billy Wagner, Cenevre'deki UNECE/FAO Ortak Ormancılık ve Kereste Bölüm Başkan Yardımcısı Ekrem Yazıcı, bir çok kişinin hayatını kaybettiği Grenfell Kulesi yangının ardından kurulan Hubb Community Kictchen'in temsilcileri Fatima Odonkor, Halima Al-Huthaifi ve Munira Mahmud, gıda, savaş ve sivil katılım arasındaki bağlantıyı araştırarak, 'Sosyal Gastronomi' tanımıyla ortaya çıkan hareketin önde gelen ismi akademisyen Dr.
Johanna Mendelson Forman, Levent Erden, Dr. Mehmet Tekinel, efsane şef Kopenhag'da bulunan noma'nın şefi ve ortağı Rene Redzepi, Levon Bağış, Takuhi Tovmasyan... Kuşkusuz tüm değerli konuşmacıları sıralamaya sütunum yetmez ama size ne kadar kaliteli ve dopdolu bir hedefi çok net dopdolu bir konferans olduğunu anlatmak için birkaç ismi sıralamak istedim.
YEDİ'nin etnik lezzetleri de çok ilginçti.
Nitekim Life projesinden, mülteci mutfaklarının temsilcileri de yemek yaptı ve aynı yemekleri Türkiye'nin ünlü şefleri kendi üslublarıyla yorumladı. Konuşmaların hepsi çok ilgi çekiciydi ama çatışma ve uzlaşma çabaları konusundaki politik deneyimini düşününce, en çok Dr. Johanna Mendelson Forman'dan etkilendiğimi söylemeliyim. Yemeğin, çatışmaları, anlaşmazlıkları gidermedeki yapıcı etkisini; siyasi çatışmalar yüzünden bir araya gelmesi mümkün değilmiş gibi görünen İsrail ve Filistinli şeflerin dünyanın en büyük humusun yapma yarışında nasıl aynı fotoğraf karesine girdiklerine değinerek ve sonra da 'Kuskus diplomasisi'nden söz ederek çok güzel anlattı.
Yıllarca Cezayir, Fas ve Mısır kuskusun kendi ülkelerini temsil ettiği iddiasıyla UNESCO'ya başvursada kendi aralarında çatışıyor, bir sonuca da ulaşamıyordu.
Sonunda bu yıl çarpıcı bir gelişme oldu.
Forman, üç ülkenin bir araya gelerek kuskusun bölgeyi temsil ettiği konusunda anlaşıp birlikte başvruduklarını anlatırken, "Bu çok ilginç bir gelişmeydi. Belki de diplomatik bariyerler gıdayla aşılabilecek" diyerek dünyadaki çatışmalara gıdanın nasıl da güzel çözüm olabileceğini söyledi.
Dünyadaki savaşları aslında ülkelerin zengin ve etkileyici gastronomisiyle aşabileceğini çok güzel örnekleyen Forman'a göre, 21'inci yüzyılın interneti gıda oluyor ve insanları birbirine güçlü bir şekilde bağlayacak araç haline geliyor. Forman, dünyanın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük göçmen krizini yaşadığını ve 65 milyondan fazla insanın hareket halinde olduğunu ve bunların da 25 milyonunun mülteci olduğunu hatırlatıyor ve "İklim değişikliğinin de etkisiyle bu süreç durmayacak.
Türkiye'deki göçmen sayısı 5 milyonu aştı ve mülteci akını durmayacak. Gıda Nijerya, Sudan, Suriye gibi ülkeler için savaştaki en ucuz silah. Gastronomiyle savaşlar aşılabilir oysa" diyor.
Unutmadan, Forman, 2017 yılından beri Türkiye'de gıda girişimciliğini destekleyen LIFE Programı'nda faal olarak çalışıyor ve Stimson Center'da da Gıda Güvenliği Programı'na liderlik yapıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA