Dün Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, cep telefonuma bir mesaj atarak, "Şelale Hanım o isim Türkiye'nin en iyi CMO'ları arasında yer alan Timuçin Güler" diyerek özel sektörden Türkiye tanıtımı pozisyonuna yaptıkları üst düzey atama hakkında bilgi verdi.
Peki Timuçin Güler kim?
Hangi özellikleri onu Türkiye'de en başarılı 'CMO' yani Chief Marketing Officer (Baş Pazarlama Yöneticisi) yapıyor ve Türkiye tanıtımı gibi en önemli pozisyonun tepesine taşıyor?
Her şeyden önce Timuçin Güler liderliğinde Opet'te başarıyla uygulanan pazarlama faaliyetlerinin Harvard Business School'da 'case study' yani 'vaka çalışması' olarak okutulduğunu öğreniyorum.
Güler 5 yıl Turkcell'de ardından 15 yıl da Opet'te yöneticilik yapmış. Bakan Mehmet Ersoy da Harvard'a ders olarak okutulacak bir başarının mimarlarından olan Güler'den etkilenmiş olmalı.
20 yıllık pazarlama, marka, iletişim geçmişi olan Güler, Opet'in 5 milyona yakın kullanıcısı olan Opet Sadakat Sistemi'nin de kurucusu.
Dün Timuçun Güler'e hayırlı olsun telefonu açtıktan sonra uzun bir sohbet yaptım. Özel sektörde hatırı sayılır bir pozisyonu ve geliri bırakıp, devlette çalışmaya nasıl ikna olduğunu merak etmiştim. "Para benim için öncelik değil. Türkiye markasının hak ettiği tanıtıma kavuşması için bana böyle bir teklif yapıldığında hiç düşünmedim bile" diyor.
Opet'in en büyük farklılıklarının başında müşteriyi memun etmenin geldiğini ve aynı şekilde, turistlerin bu ülkeden memnun ayrılmalarını sağlamanın en önemli konu olduğunu söylüyor.
Güler, "Turistler memnun olarak ayrılırlarsa bu ülkeyi tavsiye ederler.
Hedefimiz çok güçlü bir marka oluşturmak, marka güçlü olursa, imajda bir problem olsa dahi, güçlü marka tercih ediliyor" diyor.
'İlk hedefiniz ne olacak o halde' diye sorunca da çiçeği burnunda Türkiye tanıtımından sorumlu Güler bir çırpıda şunları anlatıyor:
"Türkiye markasının değerlerini tespit edeceğiz. Bu markanın altında, Türkiye dürüsttür, samimidir, sıcaktır. Türk insanı misafirverdir.
Türkiye kimseyi kapıdan çevirmez, bu kadar misafirperver bir ülke olduğumuz bilinirse, gelirler. Bu ülkede kimin kapısı çalınsa hemen yardım edilir. Dolayısıyla bu Türkiye imajıyla giden turist, yanlış Türkiye algısı olduğunda, 'Hayır Türkler böyle değil' diyecek.
Yani biz misafirperliği ön plana çıkaracağız.
Uluslararası çok yönlü bir tanıtım başlatacağız. Sosyal medyada, tüm farklı dillerde yayına geçeceğiz. En önemli konulardan biri de geleceği tahmin etmek, yapay zeka ile müşterilerin davranışlarından gelecek yıllardaki seçimlerinin ne olacağına ulaşacak ona göre bir tanıtım politikası yöneteceğiz." İşte böyle. Kültür ve turizm alanında özel sektör bakış açısıyla topyekûn bir politika değişikliğine gidiliyor. Ben de bu değişimi öğrendikçe sizlere duyuruyorum.