Bu haftanın aklımda kalan en ilginç hikâyesi; işadamı, seri girişimci, Özyeğin Üniversitesi'nin kurucusu Hüsnü Özyeğin'in yaşam öyküsünün anlatıldığı, 538 sayfalık "Bir Dünya Kurmak" isimli kitap oldu.
Tam 9 yıl süren bir yazma süreciyle tamamlanan kitapta, Türkiye'nin müthiş bir değişimden geçtiği yıllarda, Özyeğin gibi arkasında güçlü bir grup, para değil, en büyük sermayesi okuduğu iyi okullar olan bir işadamının önündeki kapıların nasıl bir bir açıldığı tek tek anlatılıyor.
72 yıllık yaşamı kitap sayfalarına dökülen Özyeğin ile bir sabah kahvaltısında bir araya geldik ve kitabın çıkmasında büyük emeği olan Fiba Holding'in bana göre en önemli isimlerinin başında gelen Ayla Göksel ile birlikte, Özyeğin'in hayatını konuştuk. İşin bir ilginç yanı var. Özyeğin'in kitabında herkes var ancak fihrist olmadığı için kendisiyle ilgili anekdotu merak eden kitabı satır satır okumak zorunda. Ama Özyeğin, kitabını en çok gençler okusun ve hayatlarını değiştirsin istiyor.
İzmir'de 10 yaşındayken ailesinin karşısına geçip, "Robert Kolej'de okumak istiyorum" diyecek kadar eğitim konusunda erken bilinçlenmiş bir isim Hüsnü Özyeğin. Ardından cebinde 1000 dolarla gittiği ama çalışarak okul ücretini karşıladığı Oregon State Üniversitesi'ndeki aktif öğrenciliği, Öğrenci Birliği Başkanı olunca değişen kaderi, Senatör Robert Kennedy ile çektiği fotoğrafları göndererek liderlik vasfını kanıtladığı ve bu nedenle not ortalaması Harvard standartlarının çok altındayken bu üniversiteye de kabulü, aslında karşımızda nasıl bir profil olduğunun da göstergesi.
Özyeğin'in göz kamaştıran iş hayatı öylesine hızlı ki kitap yazılırken üstüne konuşulan bir şirket kuruluyor, büyüyor ve satılıyor mesela.
Daha ABD'deki öğrencilik serüveni yeni biterken Türkiye'nin üç önemli ismine, Vehbi Koç'a, Nejat Eczacıbaşı'na ve de İstanbul Ticaret Odası Başkanı'na mektup yazarak, iş isteyen Özyeğin'e 3 isim de iş teklif ediyor ancak Robert'ten sınıf arkadaşı Çukurova Holding'in kurucusu Mehmet Emin Karamehmet herkesten baskın çıkıp Özyeğin'i işe alıyor ve bugünlere uzanan büyük başarı hikâyesinin de en önemli kararı oluyor.
Pamukbank'a 29 yaşındaki genel müdür olarak başladığında aslında bankacılık sektörünün de en büyük değişiminin sinyalini veriyor.
Özyeğin bankacılık dünyasında nasıl hızlı esti ve esmeye devam ediyor, hepimiz takip ediyoruz.
1987'de kurduğu Finansbank'ı Yunanlılar'a müthiş iyi bir paraya sattığında kendisini de Türkiye'nin en zengin işadamı koltuğuna oturtmuş oldu. O kararı için, "Hayatımın önemli kararlarından biriydi ama iyi bir karardı. Şu anda Finansbank'ın geldiği noktaya ben taşıyamazdım" diyor ama Özyeğin'in bir süre ara verdikten sonra şu an içeride ve dışarıda bankacılıkta nasıl tekrar güçlendiğinin hepimiz tanığıyız.
Bugüne kadar kurduğu şirketler aracılığıyla 50 bin kişiyi işe aldığını söylüyor Özyeğin. Fiba Holding kanalıyla yurtiçinde ve 12 ülkede 100'e yakın şirket kuran Özyeğin tüm bunları başardıktan sonra gönlünü kurduğu Özyeğin Üniversitesi'ne kaptırıyor. Şu günlerde ne zaman karşılaşsam, lafı dönüp dolaşıp üniversitesine getiriyor ve konuşurken gözlerinin içi gülüyor.
O nedenle, en zengin listeleri artık ilgisini çekmiyor ve ısrarla, "Ben gönlü zenginler listesinde olmak istiyorum" diyor.
72 yıllık müthiş hikâyeyi burada özetlemem mümkün değil. Hayatta bana göre en büyük şansı eşi Ayşen Hanım'la Çukurova Holding'de çalışırken karşılaşmış olması galiba. Onun dışında Özyeğin'in bugünlere gelmesinde şans değil çok ama çok çalışması olmuş. Kitapta bu çok güzel anlatılıyor. Geliri, Özyeğin Üniversitesi Fırsat Eşitliği Burs Fonu'na bağışlanacak kitabı okumanızı tavsiye ederim.