180 milyar dolarlık kozmetik sektörünün en güçlü oyuncularından biri olan L'Oreal, 17 yıldır 'Dünyanın bilime, bilimin de kadınlara ihtiyacı var' sloganından yola çıkarak, 'Bilim Kadınları için' burs veriyor. Amacı bilimdeki cinsiyet eşitsizliğini azaltmak, kadınları teşvik etmek.
Ne güzel ki bu programa 13 yıldır L'Oreal Türkiye de katılıyor. Önceki gün 2015'te bu önemli bursu kazanan 6 bilim kadınımızın kim olduğunu ve projelerini öğrenmek üzere L'Oreal Türkiye Genel Müdürü Claude Rumpler ve Türkiye Bilim Direktörü Fügen Soykut ile bir araya geldik.
Türkiye'de 12 yılda 70 Türk bilim kadınının desteklendiği program, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu işbirliği ile sürüyor ve bilim kadınlarının seçimi tamamen bağımsız bir kurul tarafından yapılıyor. İşin güzel tarafı bu proje pek çok ülkede yapılıyor ancak en çok bilim kadınını projeye yönlendiren ve destekleyen ilk 5 ülke arasında Türkiye yer alıyor. Fügen Soykut, Türkiye'de kadın akademisyen sayısının son 10 yılda iki katına çıktığını ancak üst pozisyonlara gelmek, stratejik rol alma açısından kadınların gerilerde kaldığını söylüyor. Tabii buna bir de Genel Müdür Claude Rumpler'in hatırlattığı global bir bilgi var. Nobel alan kadınların oranı ne yazık ki yüzde 3'ü geçmiyor. Yani durum hiç de iç açıcı değil. Ama mesela L'Oreal'in 80 bin çalışanının 4 bininin, 900 milyon euro bütçe ayrılan Ar-Ge merkezinde çalışması ve yüzde 70'inin de kadın olması güzel bir örnek.
L'Oreal Türkiye, 40 yaş altı 6 bilim kadınına 15 biner dolar burs veriyor. Bilim kadınları da üzerinde çalışmakta oldukları projeleri için daha geniş araştırma yapma imkanına kavuşuyor. Peki bu Türkiye için ne anlama geliyor? Bugün size en azından birer cümleyle hepsinin projesinden söz etmek istiyorum, çünkü hepsi de hayatımıza dokunan ve dokunacak projeler.
Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Doç. Dr. Güneş Özhan, Alzheimer'e sebep olan beyin hücreleri arasındaki kopukluklar, iletişimi sağlayan protein üzerine yaptığı araştırmayla, Koç Üniversitesi'nden Doç. Dr. Elif Fırat Karalar, hücrelerin nasıl çalıştığını anlamaya çalışarak lösemiye sebep olan moleküler bozukluğu belirlemeye çalışan projesiyle, Hacettepe Üniversitesi'nden Doç. Dr. Emine Eren ise depresyonun moleküler düzeyde daha iyi anlaşılması ve yeni antidepresan geliştirilmesi için bir molekül üzerinde yaptığı çalışmayla bursun sahibi oldu.
Fügen Soykut burada araya giriyor ve dünyada depresyonun nasıl hızla ilerlediğini Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı araştırmayı örnek vererek anlatıyor. "Depresyonun neden geliştiğini bilmiyoruz. Ancak araştırmalar 2030'da hastalıkların getireceği yük anlamında depresyonun kalpten sonra ikinci sıraya yerleşeceğini, kanserin önüne geçeceğini gösteriyor" diyor.
Ordu Üniversitesi'nden Doç. Dr. Filiz Kuralay, DNA hasarı üzerine yaptığı çalışmayla, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Hümeyra Çağlayan biyolojik sensörler üzerine, Bilkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Bilge Baytekin de çevre kirliliği ve halk sağlığı üzerine yaptığı çalışmalarla bursun sahibi oldu.
Hepsi pırıl pırıl, gece gündüz laboratuvarda sabahlayarak fedakarlık yapan bilim kadınlarından sadece 6'sının neler yaptığından çok kısa söz ettim. Bilim kadınına destek, Türkiye'nin geleceğine destektir. Ben buna inanıyorum. L'Oreal Türkiye'ye bravo.