Harvard Business School'dan (HBS) kalabalık bir profesörler grubu geçen hafta Türkiye'de sessiz sedasız önemli görüşmelerde bulundu. İstanbul, Ankara ve Gaziantep'te sahaya inip, Akbank, BİM, Doğuş Grubu, Erdemoğlu Holding, Fiba Grubu, Koç Grubu, Pozitron-Monitise, Sanko Holding, TAV ve Turkcell'i ziyaret ettiler.
Ankara'da ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Bakanlar Ali Babacan ile Mehmet Şimşek ile bir araya geldiler. Tüm bu görüşmelerden sonra Uluslararası Gelişimden Sorumlu Uzman Dekan Yardımcısı Profesör Felix Oberholzer-Gee ve HBS İstanbul Ofisi'nin Yönetici Direktörü Esel Çekin ile bir araya geldik ve Harvard'ın bu ziyaretinde neler yaşandığına dair sohbet ettik.
Öğrendim ki daha önce HBS sadece Brezilya, İsrail ve Çin'e bu önemde bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Türkiye'nin dördüncü ülke olarak seçilmesinde "İstanbul dediğimde HBS'de herkes gelmek istiyor" diyen Oberholzer-Gee önemli rol oynamış.
HBS'nin MBA dersleri vaka çalışmaları ile yapılıyor ve vaka çalışmalarının yüzde 60'ı ABD dışı ülkelerin şirketleri üzerine yazılıyor. Ne yazık ki 1800 öğrencinin okuduğu okulda Türkiye ile ilgili tek bir vaka okutuluyor, o da iş dünyasının dışında makro ekonomik konuların ele alındığı Türkiye ülke vakası. HBS, Türk şirketleri hakkında daha çok vaka yazılması için Türkiye'de ofisi bir yıl önce açmıştı ve şimdi öğreniyoruz ki vakası yazılmaya başlanan ve sonbaharda bitirilerek okulda okutulacak olan ilk şirket vakası Turkcell. HBS her yıl vaka araştırmaları ve yazımı için 110 milyon dolar harcıyor.
Oberholzer-Gee'ye Türkiye ziyaretlerini değerlendirmesini isteyince şunları söyledi: "En çok Türkiye'deki zenginlerin, büyük holding sahiplerinin üniversite kurmuş olması, eğitime büyük paralar harcıyor olmaları dikkatimizi çekti. Buna bu tarz büyük zenginleri olan ne Çin'de ne Hindistan'da rastladık. ABD'de dahi eğitime şirketler üniversiteler kurarak büyük ilgi göstermiyor. Türk şirketlerinin bu toplumdan aldığını topluma vermek konusunda duyduğu kaygı, gayret ve istek çok ilginç."
HBS'li profesörlerinin dikkatini çeken bir diğer konu da Türkiye'de girişim sermayesinin diğer ülkelere göre daha kısıtlı kalmasına rağmen girişimcilerin yılmaması olmuş. Bu durumun tam tersine onları daha yaratıcı olmaya zorladığını gördüklerini anlatırken, Fatih İşbecer'in büyük gayretlerle kurduğu ve birkaç ay önce dünyanın kendi alanında önemli isimlerinden birine sattığı şirketi Pozitron'un HBS'nin dikkatinden kaçmadığı da görüldü.
Bir de tabii dijital bankacılık konusunda HBS Türkiye'de bir devrim gerçekleştiğini düşünüyor. Profesör Felix Oberholzer-Gee, ABD'de kimsenin böylesine mobil bankacılık kullanmadığını ve Türk bankalarının gelişmesini büyük ilgiyle izlediklerini söylüyor.
Bu arada öğreniyorum ki Cumhurbaşkanı Gül de HBS'li profesörlerin İstanbul ile sınırlı kalmayıp Gaziantep'e kadar gittiklerini duyunca pek bir memnun olmuş. Anadolu'nun girişimcileri çok yakında çok daha fazla vakaya konu olarak HBS'de okutulacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.