Futbol dünyasında kopan fırtınalar bazen tüm gündem maddelerini ezebiliyor. Öylesine güçlü, öylesine birleştirici...
Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne katılamayacak olması ardından Nihat Özdemir'in ve akşam saatlerinde de Aziz Yıldırım'ın istifası dün adeta deprem etkisi yarattı. Futbolla ilişkisi özellikle milli maçlarda heyecanlanan ve Galatasaray'ın maçlarına makul düzeyde ilgi gösteren benim gibiler için bu durum çok şaşırtıcı tabii.
Peki futbola en büyük desteği veren şirketler için yaşananlar ne anlama geliyor? Acaba strateji değişiklikleri olabilir mi?
Doğrusu en çok bunu merak etmeye başladım ve futbolun en büyük destekçilerinden Ülker bu durumu nasıl değerlendiriyor diye Ülker Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker'e mikrofon uzattım.
Ülker futbolda milli takımın sponsoru olmanın dışında Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzon, Beşiktaş ve Bursaspor'a futbolcuların formalarının sırtlarına isim yazarak ana sponsorluk yapıyor. Şeker, her ne kadar şu an karabulutlar çökse de futbolu bu yaşananların dışında değerlendiriyor ve Ülker'in sponsorluk ilişkilerinin taraftarla birlikte devam edeceğinin altını çiziyor.
Doğrusu şike olaylarının futbola destek veren şirketleri negatif yönde etkileyip etkilemediğini merak ediyordum ama görüyorum ki etkilememiş. Şeker haklı olarak taraftarla bu sorunun bir ilgisi olmadığı ve sponsorluğu çekmenin sadece taraftarı cezalandırmak anlamına geleceğini söylüyor.
Ben aslında futbol kulüplerine verilen sponsorluktan çok altyapıya yapılan destekleri çok önemsiyorum. Mesela, Ülker'in son dört yılda 200 bin kızlı erkekli çocuğa futbol oynatmak için organize ettiği futbol köylerinden müthiş heyecan duyuyorum. Şeker'den öğreniyorum ki Ülker, 1.2 milyon dolar harcıyor ve 1000 hocaya maaş ödeyerek federasyonla birlikte çocukların hem futbol oynamasını hem de bu arada hayata hazırlayacak bazı güzel dersleri de almalarının önünü açıyor.
Peki 2005 yılında Süper Lig'i sahiplenen ve 2002 yılından 2010 yılına kadar da Anadolu takımlarını desteleyen Turkcell ne yapıyor? Hatırlayın Turkcell'in sloganını, 'Dört büyükler olmasın çok büyükler olsun' demişti ve 14 Anadolu takımına ciddi destek vermişti. Ama sonra öyle bir noktaya gelindi ki özellikle Sivasspor'un başarısı ve Bursaspor'un şimpiyonluğunun ardından zaten Anadolu takımları da tv yayınlarından önemli gelir elde etmeye başladı ve Turkcell de bu nokta da artık kendi desteklerinin çok da önemi olmadığına kanaat getirerek geri çekti kendi. Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, 'Gönlümüzde futbol her zaman var. Milli Takım'ın sponsoruyuz' dese de şirketin desteğini son iki yıldır bireysel sporlara kaydırmaya başladığının da altını çiziyor.
Bence hiç de fena olmuyor. Bir kere teniste Marsel'in başarılarının Turkcell'in desteğinin ardından ne kadar yükseldiğini yaşayarak gördük. Şimdi yüzmede Ediz Yılmazer'i destekliyorlar ki Yılmazer için tenisin Marsel'i deniyormuş. 17 yaşındaki Ediz, yüzmede Avrupa şampiyonu olmuştu.
Sözü her ne kadar futboldan açmışsam da bireysel sporlarla bitirmek istiyorum, çünkü Başbakan Erdoğan, 2020 olimpiyatlarına adaylığımızı açıkladı. Çin'de yapılan olimpiyatlarda madalya almak konusunda Türkiye başarısız bir performans sergilemişti. O nedenle başta Başbakan Erdoğan olmak üzere Türkiye'de ne kadar çok kişi, kurum ve kuruluş olimpiyatlara önem verirse o kadar başarılı olabiliriz.
Nasılsa futbolu büyük kitleler gözden çıkarmıyor. Futbol eni sonu temizlenecek ve oyun kaldığı yerden devam edecek. İyisi mi bizler de desteğimizi her spor dalının altyapısına ve de basketbol başta diğer spor dallarına verelim.