Önceki günkü yazımda Bodrum'da restoranların uyguladığı fahiş fiyatlardan söz edince, adeta bir söyledim bin ah işittim.
Mesaj ve elektronik posta gönderen okurlar, kendi aralarında sürekli şikayet ettikleri konunun gündeme gelmesinden çok memnunlar. Öyle ki kimi okur eleştirilerimin daha sert olmasını istemiş, çünkü durumun hakikaten de içler acısı bir hale geldiğini söylemiş.
Bodrum'da ve Çeşme'de tekne sahipleri, tekne kiralayanlar ya da günü birlik feribotlarla karşı kıyıya yani Yunan adalarına gidip yemek yiyenlerin sayısında müthiş artış var.
Tabii ki bizim kıyılarımız çok daha yeşil, çok daha güzel ama Yunan koyları çok daha temiz (evet ne yazık ki denizlerimizi vahşi bir şekilde kirletmeye devam ediyoruz) ve üstelik yediğin yemek hem çok lezzetli hem de kimse "Sezon 1.5 ay kardeşim! Benim de fiyatlarım bu, işinize geliyorsa" havasında değil. O nedenle kazıklandık duygusu yaşanmıyor.
Yerli turistin suçu ne?
Tabii ki bizler de Bodrum gibi bir incinin İbiza gibi dünya jet-setini ağırlamasını istiyoruz. Tabii ki fiyat hizmetin kalitesine göre istediği kadar yukarı çıksın ama sohbet ettiğim pek çok kimse, Bodrum'daki restoran ve yemeklerin bu kadar yüksek fiyatlara çıkmasını kabul etmiyor, edemiyor.
Herkeste bir kazıklandık duygusu. E o zaman Bodrum'un bindiği dalı kestiğini rahatlıkla söyleyebilirim. İnsanlar bütün bir yıl çalıştıktan sonra evlerinden uzaklaşmak, rutinlerinden çıkmak sadece denizle haşır neşir olmak değil güzel yemekler yiyip keyifli vakitler de geçirmek istiyor. Turizmi 12 aya yaymayı bir türlü başaramayan otel ve restoranların yükünü, tatil yapmaya çalışan yerli turistin çekmesi çok saçma. Zaten gördüğüm Bodrum'dan ziyade gerçek cironun Yunan adalarındaki restoranların ve otelleri tarafından gerçekleştirildiği.