'Hayırseverlik'le piarseverliği' birbirine karıştıran şirketlere 'sosyal soru(n)lu gibi harika bir tanımlama yapan Şeref Oğuz'a katılıyorum. Bazı şirketlerin sırf kendilerinden söz edilsin, isimleri geçsin diye bazı sosyal sorumluluk projelerine ilgi duyduklarını da biliyorum.
O nedenle her gün posta kutuma düşen şirketlerin sosyal sorumluluk projeleri arasında, kimin gerçekten bu işi layıkıyla yaptığı konusunda bazen güçlük de çekiyorum. Öyle ki kimi zamanlar tümden bütün o projelere sırtımı döndüğüm oluyor. Ama yine de içim bazen acıyor. Çünkü devletin eli ne yaparsa yapsın sorunları çözmeye yetmiyor. O zaman bu topraktan aldığını bu toprağa verme felsefesine inanıyorlarsa şirketlerin de bir şeyler yapmasını bekliyorum.
İtibar Enstitü'nün kurumsal sosyal sorumluluk konusunda bir kuralı var. Yaptığın sosyal sorumluluğun şirketin iş sonuçlarıyla bir ilişkisi olmaması gerekiyor. Yani demek istenen kar amaçlı olmasın, gönülden olsun.
Yazıya bu konuyla girmemin sebebi, eğitime gönül veren ama isimleri hiçbir zaman ön planda olmayan bir grup aydın tarafından kurulan Çağdaş Eğitim Vakfı'nın 'Harika Yetenekler' projesinin bugün geldiği nokta. Proje aslında 2009 yılında başlamış ve üstün yetenekli çocukların Türkiye'de ve dünyanın önemli sanat okullarında eğitim almalarının yolu açılmıştı. Ancak projenin hep bir maddi güçlüğü oldu. Çünkü her defasında vakıf yöneticileri tek tek hayırseverlerin kapısını çaldı ve destek aradı. Yani süreklilik yoktu. Ta ki Ergo Sigorta bu yıl projenin tamamına destek olana kadar.
Yaşları 10 ila 29 arası değişen 9 kız ve 11 erkek öğrenci şu anda dünyanın en iyi okullarında enstrüman, şan ve bale eğitimi alıyor. Hafta sonu sırf bu harika yeteneklerden 20 yaşındaki Ezgi'yi Ferhat Göçer'in sahnesinde keman çalarken görmek için Açık Hava'ya gittim. Ergo Sigorta İcra Kurulu Üyesi Sedef Korkmaz en önde müthiş bir heyecanla Ezgi'yi bekliyordu. Dayanamadım Korkmaz'a, 'Bu sponsorluğun şu anda Ergo'ya bir faydası olamaz. Ama yine de yapıyorsunuz. Neden' diye sordum. Korkmaz, sosyal sorumluluk projelerine bakış açılarının illa geri dönsün diye olmadığını söyledi ve bu çocukların başarılı eğitim almalarının Ergo için müthiş bir kazanım olduğunu dile getirdi. Ezgi keman çalıyor ve Sedef Korkmaz, eğitimin yanı sıra enstrüman ihtiyacı için de destek olduklarını söyledi. Müzik aletlerinin pahalı olduğunu biliyorum. Düşünün ki en az 150 bin dolar olan bir kemandan söz ediyoruz.
Ezgi, Erzincan'da yaşayan öğretmen bir baba ve hemşire bir annenin kızı. Bir sürü yarışmada birincilik alacak kadar yetenekli.
Önceki akşam da Kenan Doğulu'nun konserinde flütüyle Burak Beşir vardı. O da bir diğer üstün yetenek. İskoç Kraliyet Akademisi'nde yüksek lisansını tamamlamış. Kazandığı bir bursla dünyanın en iyi sanat okullarından Berklee College of Music'de eğitime devam ediyor. Beşir, ABD'nin tüm konservatuarlar arasında en iyi 15 müzisyenin yer aldığı '5th Conservatory Project' projesine Berklee'yi temsilen katılacak kadar yetenekli. Gerisini siz düşünün.
Açıkçası ben Burak'ı dinlemek için gittiğimden konserin yarısında çıktım ve eve giderken şunu düşündüm. Bir yandan sporda bir yandan da sanat alanında yakında Türkiye'nin ismini dünyaya duyuracak pek çok harika yetenek, kendilerini daha da geliştirebilecekleri imkânlara kavuştuğu için şu günlerde hummalı bir çalışmanın içinde. Yakında onların ismini uluslararası camiada duymaya başlayacağız.
Bu açıdan takım sporlarına verdiği destek bir yana son bir iki yıldır bireysel sporlara, özel yeteneklere verdiği destekle Turkcell de dikkatimi çekiyor. Belki son yapılan olimpiyatlardan büyük bir hayal kırıklığıyla dönen ülke olduğumuzdan, ben bu tarz destekleri çok önemsiyorum. Çünkü tenis gibi sporlar yurtdışı turnuvalar vs yüzünden çok pahalı sporlar. Marsel teniste önemli başarılar kazanıyor ama Turkcell şayet ona destek olmasaydı, mesela çok istediği Rus hocası Andrey Kumantsov'la antrenman imkânını vermeseydi başarı da gelmezdi.