Dün sabah kahvaltısını sarayda yaptım! Hakikaten muhteşemdi. Topkapı Sarayı salı günleri kapalı olduğundan büyük bir sessizlik ve huzur vardı. Sarayın son derece etkileyici bahçesinde uzun bir yürüyüş sonrası ulaştığım yönetim binasında, Topkapı Sarayı Müzesi Genel Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajans Başkanı Şekip Avdagiç ve ekibi bizi bekliyordu.
Sarayda müthiş restorasyon işleri yapılmış ve bir kısmı da tamamlanmıştı. Topkapı Sarayı'nın bütçesi bu restorasyonları yapmaya mümkün değil yetmezdi. 2010 Ajansı tabiri caizse ilaç gibi gelmişti. O nedenle Prof. Ortaylı uzun uzun Şekip Avdagiç'e teşekkür etti.
Saray hep İl Özel İdaresi ve belediyeden yardım almıştı ve onlara da çok müteşekkirdi ama ajansın bütçesi çok işlerine yaramıştı. İlber Hoca, "Bu yüzden ajansın işine devam etmesini istiyorum. Çok iyi ve talihli bir dönem geçirdik. Kültür Bakanı ile de çok iyi geçindik. Ajansa çok teşekkür ediyorum" deyip durdu ve belediyelerin müzeciliği hakkındaki fikrini de değiştirdiğini söyledi bize:
"Fil dişi kulelerde oturmaya da müspet bakıyorum artık. Müzeleri yok belediyelerin ama mevcutlara yaptıkları yardımlara bakıyorum. Kültür Bakanlığı'nın bu kadar yükü kaldırması zor. Topkapı ve Ayasofya'dan söz etmiyorum ama o kadar çok önemli küçük müze var ki. Şehir Müzesi işi belediyenin olmalı."
Ne yazık ki Topkapı Sarayı Müzesi'nin sahip olduğu varlıkların yüzde 95'inin depolarda olduğunu söylüyor İlber Hoca. 120 bin küsur parçadan söz ediyoruz. 12 bin parçalık çinileri yeryüzünün en zengin koleksiyonu. Dünyanın üçüncü saat koleksiyonu da depoda. İlber Hoca bu koleksiyonların sergilenmesi için müzelere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Tabii şimdi bunların hepsi ayrı birer yazı konusu. Ben bugün size restorasyonlardan söz etmek istiyorum.
Şekip Avdagiç, başkanlık yaptığı süre boyunca öyle çok eleştirildi ki belki de o yüzden en mutlu çalıştığı yerlerden biri Topkapı olduğu için, "Çok güzel projeler yaptık, bu fırsatı verdiği için İlber Hoca'ya çok teşekkür ediyorum" dedi durdu toplantıda. Hem 12 restorasyon, hem de çok güzel sergiler yapılmıştı Topkapı Sarayı'nda ve tüm bunlar 2010 bütçesinden finanse edilmişti.
Restorasyondan çıkan Sofa Köşkü'nü dolaştık hep birlikte. Nakış gibi işlenmiş ve güzelliği şimdi ortaya çıkarılmış tavanından gözlerimi alamadım uzun süre. Aynı şekilde Mutfaklar Bölümü, Revan Köşkü, Ba'dat Köşkü'nden de...
2010 Ajansı'na toplamda 468 proje gelmişti ve bunların 158 kabul edilip yapılmıştı. Bu işlere ayrılan bütçe 150 milyon lira.
Topkapı Sarayı Müzesi'nde Çin ve Japon Porselenleri Koleksiyonu'nun portakal sandıklarında olduğunu biliyor muydunuz? Öyleymiş. Şekip Avdagiç, "Bunun için bile olmadık eleştirileri yaptılar. Ajans plastik sandıklarla ilgileniyor dediler. Oysa bunları düzgün bir şekilde korumak için çabaladık" diyor.
Neticede rehabilitasyon tamamlanmış, bu koleksiyonlar da daha iyi kutuların içinde saklanıyormuş şu an.
Sarayın Kule Kapısı rölövesi, restorasyonu, biraz önce söz ettiğim köşklerin onarımı, Lala Bahçesi restorasyonu, Harem Hastanesi, Hünkâr ve Valide Hamamı'nın da içinde bulunduğu toplam 12 restorasyon tamamlanmış. Harcanan para ise 11.7 milyon lirayı bulmuş.
Ajans ayrıca bugüne kadar Ayasofya Müzesi'nin de 7 projesini toplam 3.9 milyon lira harcayarak tamamlamış.
Açıkçası ben de ajansın işlevine devam etmesini istiyorum. Şekip Avdagiç, belki de polemik yaratmamak ya da talipmiş gibi görünmek istemediği için, "Ben bu konuda nötrüm. 40 ay süren askerlik görevi bu benim için" dese de içten içe ajansın lağvedilmesine razı değilmiş gibi.
Öyle ya aslında Kültür Başkenti en çok bu açılardan işe yaradı. Yıllarca parasızlıktan ilgisiz kalan tarihi değerlerimiz ışıldamaya başladı.