Jak Kamhi'nin "Gördüklerim, Yaşadıklarım" isimli kitabı yayınlandı.
Kamhi, birbirinden ilginç anılarını okurlarıyla paylaşıyor.
12 Eylül'e giden süreci bizzat yaşadım. O günkü ideolojik temele dayanan sendikacılığın, iş hayatını ne ölçüde yıprattığına da şahit olmuştum.
Özellikle DİSK'e bağlı olan Maden-İş bir hayli gaddardı.
Jak Kamhi'nin kitabında fabrikasının işgal edilmesi anlatılıyor ve kendisinin verdiği tepki: "Fabrika içine sızan bazı militanlar, işçilere baskı yapıp, çalışmaları baltalıyordu. 10 militanı tesbit edip, işlerine son verdik. Bunun üzerine işgal eylemine giriştiler. İşgal birkaç gün sürünce vilayete başvurduk. Polis geldi.
Fabrikanın çatısındaki işçilere uyarıda bulunmak için binaya yaklaşmaya çalıştı. Çatıdan molotof kokteyli, demir, motor rotoru ve kompresör gibi parçalar fırlattılar. Bir çok polis yaralandı. Büyük bir facia çıkacağını düşünerek, arbedenin olduğu yere yaklaştım; birden çatışma durdu. Herkes şaşkın bir halde benim ilerleyişimi seyretti. Ben, 'Ey işçi kardeşim, polisten ne istiyorsunuz, ihtilâfınız benimle.
Sorununuz ücret ise, Emniyet güçleri sizden daha mağdur' dedim. Bunun üzerine çatıdan birisi 'Sen Türk bile değilsin, seninle ne konuşacağız?' diye bağırdı. Bu sözler beni çileden çıkardı. 'Ulan ben senden daha Türk'üm. Kendine güveniyorsan gel aşağıya mertçe tekrarla bu sözleri karşımda' dedim. Bunun üzerine, bu lafları söyleyeni yaka paça içeriye aldılar. Bir kadın temsilci bana muhatap oldu. O da 'İşten çıkardığınız arkadaşlarımızı yeniden işe alın. Yoksa fabrikayı yakarız' dedi. Şöyle cevap verdim: 'İyi haber. Ben paramı sigortadan tahsil ederim ama, siz işsiz kalırsınız.
Alacağınız kıdem tazminatı da yanar. Ben de burada etrafta gördüğünüz gibi apartmanlar diker, gül gibi geçinirim.'
Sendika benim bu girişimimden çok rahatsız olmuştu. Ertesi sabah dışarıdan getirdikleri militanlarla birlikte yönetim binamıza hücum ettiler.
Askerin gelmesiyle arbede durdu. İşçiler eylemlerine son verdiler."