Olaylar patlak verince Erdoğan çeşitli değerlendirmeler yaptı. Aşağıda, TİM, İlim Yayma Cemiyeti, Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği genel kurullarında, Osmanlı Arşivi yeni hizmet binasının açılış töreninde ve Fatih Altaylı'ya verdiği mülâkatta sarf ettiği bazı çarpıcı cümleleri toparladım. Sizce bu sözler gerilimi arttırır mı? Yoksa sükûneti mi sağlar? Ve acaba Erdoğan Gezi Parkı'nda başlayıp, büyüyen olayları doğru değerlendirmiş mi? Milli irade, çoğunluk, azınlık, kaymak tabaka gibi kavramları kullanırken, ötekileştirici ya da kucaklayıcı bir üslûbu mu var?
Bir avuç kaymak tabakanın, bir avuç sesi gür çıkan kitlenin bu millete, bu ülkeye dayatma yapmasına müsaade edemeyiz. Azınlığın çoğunluğa hükmetmesine müsaade etmeyiz. Bu ülkede artık kaymak tabakanın, güçlünün, sesi gür çıkanın dediği olmuyor. Bu ülkeyi artık bir kısım medya yönetmiyor. Milletin dediği olur. Milletin tercihi baş tacı edilir.
Bizim dönemimizde cumhuriyet mitingleri adı altında orduyu göreve çağıran pankartların gölgesinde bu tür eylemler görürsünüz. Bu tavır sandık sonucunu hazmedemeyenlerin tavrıdır. Bu tavır seçimle gelen hükümetlere karşı gelenlerin tavrıdır. Bu tavır millete bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam diyenlerin, milleti aşağılayanların tavrıdır.
İdare-i maslahatla hareket edin. Hukuka, demokrasiye güç kazandırmayın, anayasaya dokunmayın, devlete sirayet eden çetelere hiç elleşmeyin, seçkinlere, elitlere, kaymak tabakaya ilişmeyin... Bunların hiçbirine eyvallah demedik.
Türkiye sandığı hazmetmeyi, milletin tercihlerini hazmetmeyi öğrenmeli.
10.5 yıldır zaman zaman yapıldığı gibi şu anda da elitlerin, kaymak tabakanın kendi çıkarlarını koruma adına yeni bir ayarlama sevdası içinde olduğunu görüyoruz. Sandıkta kazanamayan ve kazanamayacağını bilenlerin farklı yollarla üzerimize geldiğini görüyoruz.
Topçu Kışlası'nı yapacağız. Birkaç çapulcunun o meydana gelip, insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayız. Millet bize oyunu, tarihimize, tabiatımıza sahip çık diye verdi.