Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Meclis Darbe Komisyonu'na ifade verdi. 27 Nisan e-muhtırasının cumhurbaşkanının seçimiyle bir ilgisinin olmadığını söyledi. Bu iddiası doğru değil. 27 Nisan e-muhtırasının bir bölümünde şu satırlara rastlıyoruz: "Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün, 'Ne mutlu Türküm diyene!' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silâhlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir."
Burada Büyükanıt Abdullah Gül'ü hedef alıyor. Gül, 19 Aralık 1992'de, Ankara'da düzenlenen, Türkiye'de Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare toplantısında "Ne mutlu Türküm diyene lâfını tutup her yere yaza yaza aslında Türkiye ilkel bir hale dönmüştür" demişti. 27 Nisan e-muhtırasında, Yaşar Büyükanıt'ın, cumhurbaşkanlığına aday olan Gül'ü kastettiği ortada. Yoksa neden öyle bir cümle birdenbire metnin içinde yer alsın? Kaldı ki, hepimiz, Büyükanıt'ın "Sözde değil, özde laik bir cumhurbaşkanı" cümlesini hatırlıyoruz. Gül'ün parlamentoda seçilmesini engellemek maksadıyla yaratılan 367 krizi de hafızalarda. Tam da Cumhuriyet Mitinglerinin yapıldığı, "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganlarının atıldığı sırada, Genelkurmay'ın internet sitesine konulan bu bildirinin cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahil olma maksadını taşıdığı inkâr edilemez.
Her şerden bir hayır doğar. Netice itibariyle, 27 Nisan bir dönüm noktası oldu. Askerle işbirliğinin ortaya çıkmasıyla, Cumhuriyet Mitinglerinin havası da söndü. Hükümetin muhtıraya karşı dik duruşuyla, çarklar tersine dönmeye başladı.