"Gazeteciler, niçin darbeden yargılanıyor?" diye soranlar var. Halbuki her darbenin bir medya ayağı olduğu unutulmamalı. Bu ilişkiler, haber almak için de kurulabilir, birlikte mesai yapmak için de...
18 Aralık 2003 günü Mustafa Balbay, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'la makamında görüştü. (Balbay'ın not defteri) 100 dakika süren bu görüşmede medya konusunu da ele aldılar. Yalman şöyle diyordu: "Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler; Balbay'ın programını bitirdiler. Karamehmet teslim oldu; hükümetle masaya oturdu. Turgay Ciner de öyle; o da teslim oldu."
- Paşam, Ciner bizden yana; biz kuşatmayı yardık. Karşıda Doğan grubu vardı ama yanımıza Ciner ve Karamehmet'i çektik, başarı kazandık.
A.Y.: Sıra Doğan grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez daha çok güçlü bir şekilde söylenecek.
***
Aytaç Yalman'ın "
Onlara uygun dille söylendi" dediği o buluşmanın hikâyesini bir de Aydın Doğan'dan dinleyelim:
10 Ekim 2003'te, Hilmi Özkök, Aydın Doğan'ı Ankara'ya davet ediyor. Doğan aynı gün, Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanıyla ayrı ayrı görüşüyor. Hükümet, 2003 yılı sonbaharında üniversitedeki katsayı sistemini değiştirerek İmam Hatiplilerin önünü açmaya hazırlanıyor, askerler de buna tepki koyuyordu. Aydın Doğan'ın Genelkurmay'a çağrılması tam o tarihlere rastlıyor. Özkök ile Doğan arasında özetle şu konuşma geçiyor:
Özkök: Silâhlı kuvvetleri yıpratmasanız iyi olur. Biz tek sesli, ülke sorunlarına eğilmeyen basın istemiyoruz.
Özkök konuyu İmam Hatip liseleriyle ilgili kanuna getirir. O yasanın Meclis'ten çıkmasını istememektedir.
- İmam Hatip liselilerin üniversiteye gitme manevrasının 12 Ekim tarihli AK Parti kongresinin bir malzemesi olduğunu temenni ederim. Kongreden sonra bunu geri çekebilirler. -
İsterseniz ben gideyim görüşeyim Başbakan'la.
- İyi olur ben yarın görüşeceğim, siz de gidin görüşün.
Özkök'ten sonra, Aydın Doğan diğer komutanlarla da beraber olur. Her biri, giderek yükselen bir perdeden eleştirilerini seslendirir. Görüşmeler tamamlanınca, Doğan, Genelkurmay'dan ayrılarak doğruca Hürriyet'in Ankara bürosuna gider; Cemil Çiçek'i telefonla arar; Başbakan'la görüşmesi gerektiğini söyler. Çiçek, 10 dakika içinde Aydın Doğan'a geri döner ve Başbakanlık Konutu'nda öğlen yemeğine beklendiğini bildirir.
Aydın Doğan, Cemil Çiçek'in içerisini göstermeyen arabasına binip, gazetecilere görünmeden Konut'a gider. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de oradadır. Doğan, komutanlardan duyduklarını anlatır. "
Bunları size nakledeceğimi onlara da söyledim" der.