Her şey Abdullah Gül ile İstanbul Ticaret Odası'nın iftarında karşılaşmamızla başladı.
- Sayın Cumhurbaşkanım, dedim. Seyahatlerinizde hep erkek gazeteciler eşlik ediyor.
Abdullah Gül gibi hanımlara değer veren birinin, bu sözlerimle bamteline basmış oldum. Bana "Ayın 22'sinde Kırgızistan'a gidiyorum, sen de gel" demesin mi! Benim tercihim seyahatin kısa sürmesi, fazla meşakkatli olmaması, mümkünse Avrupa ülkelerinden birine gidilmesiydi. İçimden bunları geçirsem de, tabii ki belli etmedim. İyi de oldu. Cumhurbaşkanı ya da Başbakanla yapılan geziler yorucudur fakat zevklidir. Birinci elden haber alırsınız; öküzün altındaki buzağıyı görürsünüz ve hadiseleri daha iyi değerlendirebilirsiniz.
Ben, 5 saat sürecek yolculuğu düşünürken, araya bir de Gaziantep girdi. Aslında buna da sevindim. Zira, bu sayede, bomba yüklü arabanın patlatıldığı mahalli gördüm. Vatandaşla konuşma imkânı buldum. Bir çok binaya Türk bayrakları asılmıştı. Ama hiçbir taşkınlık göze çarpmıyordu. İnsanlar "Yılgınlık yok" dedi. Her biri, huzurun bekçisi olmaya kararlıydı. Birkaç saat Gaziantep'te geçirdikten sonra, uçağımıza döndük. Yemek faslı tamamlanınca, Abdullah Gül, uçağın arkasına bizlerin yanına geldi. Konuşmanın tafsilatını gazete sütunlarında bulacaksınız. Ben, bazı tespitlerimi paylaşmakla yetineceğim.
Gül, hükümetin dış politikasını, özellikle Suriye ile ilişkileri eleştirmemeye kararlıydı. Soruyu evirip çevirip defalarca sorduk: "Tamam Beşar Esad halkına zulmediyor ama, öte yandan Türkiye'nin güvenliği bu sebebten tehlikeye girmiş olmuyor mu? Suriye halkını zulümden kurtaralım derken, PKK güçlenmedi mi?"
İşte Gül'ün cevabı:
- Öcalan uzun süre Suriye'de kalmıştı; bir altyapı zaten var. Suriye bu halde değilken de biz PKK ile mücadele ediyorduk. Yani ortaya çıkan yeni bir durum değil. Suriye'deki olayları Türkiye başlatmadı ki. Biz bu ülkede kontrollü değişim olmasını, değişimin kademeli gerçekleşmesini istiyorduk. Esad kendi halkıyla savaşa tutuşunca, tarafımızı belli ettik. Tabii ki bir ülke, önce çıkarını düşünür; olayların kendisine yansımalarını ölçer, hesaplar. Türkiye de böyle yaptı.
Cumhurbaşkanı, Rusya'nın inisiyatifiyle yeni bir barış sürecinin başlayacağı umudunu taşıyor. Esad sonrasını tanzim etmek üzere sanırım bu ülke önderliğinde yeni bir girişim hazırlığı var.
İran ile ilişkileri de sorduk. "Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadi, sıra Türkiye'ye gelecek" dedi bu ne iş! Mekke'de Ahmedinecad'la bu meseleyi konuştunuz mu?
Cevap: "İran Genelkurmay Başkanı yanlış anlaşıldığını söyleyerek düzeltti. Ama tabii onunla Suriye'yi konuştuk. Sünni eksenli politika yürütmediğimizi anlattım. Saddam Sünni'ydi biz ona da karşıydık dedim."
Gül, Gaziantep'teki patlamanın, PKK'nın işi olduğuna inanıyor. Daha önce de PKK'nın üstlenmediği olayları bilahare onların yaptığı anlaşılmış.
"Başka ülkelerden destek var mı?" sorumuza, "Olabilir" karşılığını verdi. "İstikrarsızlık, PKK için fırsat yaratıyor."
- PKK'nın Gaziantep saldırısının amacı ne olabilir?
- Türkiye'nin bir çok yerinde, Şemdinli benzeri planları vardı. Önceden haber alınıp engellendi. Buna bir tepki olabilir.
Gül, BDP'lilerin PKK'lılarla kucaklaşmasını onaylamadığı gibi, bu görüntüyü "Vicdana sığmaz" diye nitelendiriyor. Ayrıca sözlerinden, terör konusunda ABD ile işbirliği yapıldığı fakat, bunun Türk tarafını tatmin etmediği anlaşılıyor.