12 Eylül yargıya intikal etti ya, şimdi de "Darbe solu mu ezdi, sağı mı ezdi?" tartışması başladı. Solcular, mağduriyetin aslan payını üstlenmek istiyor. Oysa, o dönem Ülkücüler büyük eza ve cefa çekmiş, ama, devlete zarar gelir düşüncesiyle bu işkenceleri yüksek sesle anlatmamışlardı. Yıllar sonra, Muhsin Yazıcıoğlu'yla konuştuğumda, bana yaşadıklarından kısa bir kesit vermişti; sizlerle paylaşayım:
İlk önce, C5'te kalmıştı. O dönemde sağcıları solcu polislere, solcuları ise sağcı polislere sorgulatıyorlardı. Böylece, işkence talimatı aksamadan yerine getiriliyordu. Darp izleri tespit edilsin diye Adli Tıp'a gönderildi Yazıcıoğlu. Gelen cevap şöyleydi: "Parmağında ekimoza, pazularında çürük izlerine rastlanmıştır. Ayaklarının altındaki deriler soyulmuş, kafada yarıklar göze çarpmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu belirtilerin işkenceden kaynaklandığını kanıtlayan bir bulguya rastlanmamıştır." Yazıcıoğlu, bütün bunları gülerek bana nakletmişti.
C5'ten çıkarıldıktan sonra, Mamak'ta, "Kafes"e konulmuştu. Orada 2 gün kalmıştı. Sağa sola bakmak, izinsiz oturup kalkmak yasaktı. Küçücük kafesin içinde uygun adım yürüyüş yapılıyor, Harbiye marşı söyleniyordu. Tutuklular bütün güçleriyle bağırmalıydı. Az bağıranın eline copla vuruluyordu. Nöbetçi er, sorular soruyor, doğru cevap vermezseniz, gene copa müracaat ediliyordu. İşte sorulardan bir örnek: 'Atatürk ne yaptı?' / Vatanı kurtardı. / 'Başka ne yaptı?' / Devrimleri yaptı. / 'Hayır. Söyle ne yaptı?'... Tabii bu arada yanlış cevaplar verildiği için avuç içlerine coplar iniyordu. Yazıcıoğlu'nun hiçbir cevabını beğenmeyen nöbetçi er, sonunda doğru cevabı söylemişti: "Kargaları kovaladı." Şu kız kardeşiyle birlikte çiftlik evinde küçük Mustafa'nın kargaları kovalaması var ya, meğer doğru cevap buymuş!!!