Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Nedim Şener özür dileyecek mi?

Cuma günkü Milliyet'te (16 Mart 2012), önemli bir haber vardı; satır aralarında kaybolmuş. Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK), Hrant Dink cinayetine ilişkin raporunun açıklanmayan bölümüne ulaşmışlar. Yasin Hayal keşif için İstanbul'a geldiğinde, İstanbul Emniyeti'nin onun telefonlarını dinlemediği raporda yer alıyor. Bu durumda, Nedim Şener'in kitabındaki bilgilerin, benim "Her Taşın Altında The Cemaat Mi Var?" kitabımda iddia ettiğim gibi, yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Şener, Hrant Dink cinayetini aydınlatmak üzere çalıştığını ve bu yüzden hapse girdiğini ileri sürüyor ya! Bunun doğru olmadığı, DDK raporu ile de teyit edildi.
Şener her iki kitabında da, Dink cinayetinde ihmali olanların başında, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile C Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer'i gösteriyor. Şener'e göre, İstanbul, Yasin Hayal keşif için geldiğinde telefonlarını sorgulamıştı. İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ise, Log kayıtlarını silmiş ve bu sorgulamanın, cinayet sonrası (19 Ocak 2007'den sonra) yapıldığını iddia etmişti. Şener, kitabında, "Ramazan Akyürek müfettişlere yalan söyledi; onları aldattı. Çünkü amacı, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in ayağını kaydırarak, kendisi gibi bir Fethullahçı olan Ali Fuat Yılmazer'i onun makamına getirmekti" diyor. Kitap, büyük ölçüde, Yılmazer'i ve Akyürek'i suçlamak üzere kurgulanmış. Oysa Mülkiye Başmüfettişleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden sonra, Devlet Denetleme Kurulu raporu da, 1) Ali Fuat Yılmazer'i ihmali görülenler listesine koymadı. 2) Yasin Hayal'in keşif için geldiği sırada telefonunun dinlenmediğine dikkat çekti. Dolayısıyla yalan söyleyen Ramazan Akyürek değil, İstanbul İstihbaratı'ydı. İstanbul İstihbaratı, hem Yasin Hayal'le irtibatlı Osman Hayal'in adresinin bulunduğu yerde keşif yapmamış, hem de Hayal'in telefonunu sorgulamamıştı. Ama buna rağmen, işlem gerçekleşmiş gibi eski tarihli raporlar düzenlenmişti.

***

Demek, Nedim Şener, bırakınız kamuoyunu aydınlatmaya çalışmayı, hedefe koyduğu Yılmazer'i ve Akyürek'i suçlamak için karartma uygulamıştı. Bu söylediklerimin, Oda TV davasıyla hiçbir ilgisi yok. Ben yazılarımda, Şener'in Oda TV ve Ergenekon bağlantısı mevcut mu, değil mi diye fikir beyan etmedim. Bana öfkesi, kitabındaki yanlışları ortaya çıkarmamdan kaynaklanıyor. Ali Fuat Yılmazer, Ergenekon'un üzerine giden çok önemli bir polis müdürü. O ve Zekeriya Öz, bir de siyasi iktidarın kararlılığı olmasaydı, belki de Ergenekon davaları başlamayacaktı. Şener, muhtemelen, Hanefi Avcı'nın yönlendirmesiyle hatalı bir yola girdi. Sorumluluğu Yılmazer'e yükledi; işin içine Cemaatçi kadrolaşma meselesini de soktu.
Oda TV konusunda kararı, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi verecek. Fakat, Şener'in Dink cinayetini aydınlatmaktan ziyade, Hanefi Avcı'yla işbirliği yaparak, Ali Fuat Yılmazer'i karalamaya çalıştığı hükmünü ben veriyorum ve bunu, gerekçeleriyle birlikte kitabımda bir bir sıralıyorum. Devlet Denetleme Kurulu raporu da, Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı'nın yeniden soruşturulmasına gerek olmadığını belirterek beni teyit ediyor. Bence Şener, Ali Fuat Yılmazer'e özür borçlu. Tabii Log kayıtlarını sildiğini söylediği Ramazan Akyürek'e de.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA