Bir psikolojik harekâtla mı karşı karşıyayım; yoksa rövanşist duyguların esiri olanlar, beni "sürü"nün bir parçası mı yapmak istiyor... bilemiyorum. Nagehan Alçı gibi zeki bir meslektaşım bile, sütununda sormuş: "28 Şubat medyasını koruyup kolluyorsun da, Nedim Şener, Ahmet Şık, Mustafa Balbay'ın yargılanmasına neden karşı çıkmıyorsun?"
Oysa bugün, 28 Şubat'la ilişkilendirilen isimlerin listesini yayınlayıp, "yargılansın"diye ihbar edenler var. Ben bunu yapanların sürüsüne katılmam. Sevgili Nagehan! Şener, Balbay, Özkan ya da Şık hakkında "tutuklansın/ yargılansın"talebi benden mi geldi? Benim onlar hakkında söylediğim sadece, gazetecilik faaliyetinden dolayı yargılanmadıkları hususu.
Abdullah Gül'ün sözleri, bana sataşanların kulağına küpe olsun:
"Bu konuda dikkat edilmesi gereken şey, rövanşist duruma düşmemektir. Rövanşist düzeyde meseleleri ele alırsanız, olayı bitmez tükenmez bir sıra meselesi haline getirirsiniz. Sıra size geldiğinde rövanşı alırsınız ama bir sonraki sefere de diğerlerine bir sebep yaratmış olursunuz..."
Ben Gül'ün düşüncelerine yakın bir yorumu, 23 Şubat 2009'da Aydın Doğan'a ağır vergi cezası gelmesi ve Erdoğan'ın onunla açıktan polemiğe girmesi üzerine yapmıştım: "...Böyle bir tavır rövanşisttir; kısasa kısas anlayışı, sadece yanlışa ve adaletsizliğe hizmet eder. Medya grubunun geçmişte sorumsuz davranmış, çok sayıda kişinin canını yakmış olması, siyasi iktidarın ona haddini bildirmesini haklı göstermez. Bu kural haline gelirse, hiçbir medya kuruluşu ya da gazeteci yarınlarına güvenle bakamaz. Basamaklardan yavaş yavaş inenleri de, hızla tırmananları da, zirveden tepetaklak düşenleri de gören tecrübeli bir gazeteci sıfatıyla Tayyip Erdoğan'a 'dikkat' demek ihtiyacını hissettim."(23 Şubat 2009- Sabah)
Demek ki, bu fikirlerimin CNN Türk'te program yapmamla bir ilgisi yok.