Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği, bir kazada birlikte ölmüşlerdi. Gökyüzünde dolaşırken, bembeyaz bulutların ardında muhteşem bir manzarayla karşılaştılar. Bahçe kapısında beyazlar içinde bir kadın gördüler. Adam, usulca sordu: "Burası neresi?"
- Cennet, cevabını aldı.
- Harika, çok susamıştım, biraz su verir misiniz? diye sordu.
- Tabii efendim içeri buyurun. İçeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz. Yalnız köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanlara yasak burası.
Adam, bir an durdu, sonra, "Hayır ondan ayrılamam" diye itiraz etti; tam ters istikamette yürümeye başladı. Bir süre sonra, adamla köpek kendilerini çamurlu bir yolda buldular. Karşılarında yırtık pırtık elbiseli bir dede. Ona sordu:
- Afedersiniz bana biraz su verir misiniz?
Dede "İçeri gel" dedi, "Kapıdan girince hemen sağda bir çeşme var"
- Peki arkadaşım da benimle gelip oradan su içebilir mi?
- Tabii... Çeşmenin yanında köpeğin de su içeceği bir kâse bulacaksın.
Adam çok sevindi ve dedeye sordu: "Burası neresi?"
- Cennet...
- Ama nasıl olur, biraz önce muhteşem bir yere gittik, orasının da cennet olduğunu söylediler. Çiçeklerle süslü, altın kapılı bir yerdi.
- Orası cehennem.
- Fakat sizin adınızı kullanıp, insanları kandırıyorlar diye hiç kızmıyor musunuz?
Dede gülümsedi:
- Kızmıyoruz, çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanı cennetten uzak tutuyorlar.
(Veysel Eroğlu'na teşekkürler)