Hrant Dink davasında hâkim örgütü tespit edemeyince, fatura AK Parti'ye kesildi.
Susurluk'ta "Aydınlık için bir dakika karanlık"eylemi bir psikolojik harekâtla, Refahyol aleyhtarı gösteriye dönüşmüştü. Sakın bu defa da böyle bir tertip yapılıyor olmasın!
Dink suikastında mevcut hükümete fatura kesenler, AKP'nin, bürokratların soruşturulmasını engellediğini ya da savsakladığını ileri sürüyor. Oysa idari soruşturma açısından Başbakan Tayyip Erdoğan hemen izin verdi. Ve Başbakanlık Teftiş Kurulu, ihmali görülen bürokratları tespit etti. (10 Ekim 2008) Daha sonra Mülkiye Müfettişleri konuyu inceledi ve bir sonuca bağladı. (9 Kasım 2009)
Adli soruşturma açısından ise, özel yetkili mahkemelerin ön izin alma mecburiyeti yok. Nitekim İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen, bir süredir, sivil ve askeri memurlar hakkında hazırlık soruşturması yapıldığını açıklamak zorunda kaldı. Halbuki teknik takibi de içerdiği için, soruşturma gizli olarak yürütülmeliydi.
Hükümete yönelik eleştiriler, bu durumda ya cehaletten kaynaklanıyor ya da, Susurluk'takine benzer bir psikolojik harekât düşünülüyor. Öyle ya, Ergenekon'un varlığını öteden beri reddeden birçok kişi, "Konunun üstü mü kapatılıyor?"diye sokaklara döküldü. Daha derin bir araştırmayla, aynı Danıştay saldırısında olduğu gibi, Ergenekon'la bağlantı kurulabilir. Dink suikastı, Ermeniler ve azınlıklar aleyhine yaratılan havaya kapılan birkaç milliyetçi gencin işi olarak mütalâa edilmediğinde, ister istemez, Ergenekon gibi bir yapılandırmayla irtibatlandırılacaktır. Suikastın amacı, Agos Genel Yayın Müdürü'nü öldürmek değil, siyasal sürecin planlandığı gibi gelişmesini sağlamaktır. Türkiye bu tip olaylarla hep karşılaştı. Ama ilk defa, perde arkasındaki karanlık elleri görebiliyoruz.