Yargı siyasallaştı söylemi çerçevesinde tartışılan bir iddia da, "İki günde Yargıtay'a 160 üye birden atanması" ardından Yargıtay Başkanı'nın seçiminde bu kişilerin blok oy kullanıp, ilk turda başkanı belirlemesi; Yargıtay Başkanı'nın Bülent Arınç'ın üniversiteden arkadaşı olması. Sürekli tekrarlanan bu iddialarda gerçek payı ne? En azından madalyonun bir başka yüzü yok mu?
Ben bildiklerimi sıralayayım, kararı siz verin:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), göreve başlayan yeni üyelerle ilk toplantısını, 25 Ekim 2010'da gerçekleştirdi. O tarihlerde, Danıştay üyeliğinde 8, Yargıtay üyeliğinde de 35 kadro boştu. HSYK üyeleri, seçilebilme yeterliliğine sahip hâkim ve savcıların tespiti için hemen bir çalışma başlattı. Bu çalışmalar yürürken, 14 Şubat 2011'de çıkan bir yasa ile hem Danıştay, hem de Yargıtay'da yeni daireler kuruldu; Yüksek Yargı'daki kadro sayısı arttırıldı. İhdas edilen ilave kadrolara ve daha önce boşalmış bulunan kadrolara seçim yapılması hususu HSYK Genel Kurul gündemine alındı. 2010 sonunda başlayan çalışmalara devam edilmesi kararı verildi. Çalışmalar, Yargıtay'a ve Danıştay'a üye seçiminin yapıldığı 24 Şubat 2011'e kadar sürdü. O tarihte, hem Yargıtay, hem de Danıştay üyeliği için "iki turlu" bir seçim gerçekleştirildi.
Demek, kamuoyunda söylenenin aksine, HSYK, iki günde Yargıtay ve Danıştay'a üye seçmedi. Her üye, 2010'un son aylarından itibaren sicilleri tarayarak ciddi bir inceleme yürütüyordu.
Seçimin nasıl yapıldığına dair de bilgi vereyim:
Eskiden HSYK'nın seçilmiş 5 üyesi, aralarında aylarca müzakere eder, bir anlamda pazarlık yaparlardı. Hâkim ve savcılar, Yargıtay ya da Danıştay'a üye olabilmek için, HSYK üyelerinin desteğini kazanmaya çalışır, kulis faaliyeti içine girerlerdi. Bu defa, Yargıtay ve Danıştay kanunun öngördüğü şartları taşıyan bütün hâkim ve savcılar aday olarak belirlendi. Liste, HSYK'nın resmi internet sitesinde yayınlandı. Listede olması gerektiği halde adı bulunmayanlar ile, adı yer aldığı halde aday olmak istemeyenler, taleplerini HSYK Genel Sekreterliği'ne bildirdiler.
Yargıtay'da 4 bin 988 aday arasından seçim yapıldı; HSYK Genel Kurulu'nun, Adalet Bakanı hariç 21 üyesi oy kullandı; 673 adaya oy çıktı. İkinci tura, boş kadroların iki katı kadar adayın kalması kararlaştırılmıştı. 160 kişi seçileceğine göre, 320 aday ikinci tura bırakılmalıydı. Ama bazılarının oyu eşit çıktığı için, ikinci tura 423 kişi kaldı. HSYK'nın 21 üyesi, bu defa, 423 aday arasından 160 kişi için tercihini kullandı. 12 ve üstünde oy alanlar Yargıtay üyesi seçildi. (Kısacası: Önce 4 bin 988 kişi arasından 423 kişi ikinci tura bırakıldı. Sonra da, bunların arasından 160 kişi Yargıtay üyeliğine getirildi.)
Danıştay'da da benzer bir uygulamaya gidildi. HSYK'nın 21 üyesi, Danıştay'daki 51 boş kadro için oy kullandı. İlk turda 544 aday arasından 183 kişi oy aldı. 183'ün 115'i, ikinci tura geçmeye hak kazandı. (İkinci tura, bir misli aday kalacaktı ama eşit oy alanlar da bulunduğu için 102 değil, 115 kişi ikinci tura bırakıldı.) 12 ve üstü oy olan 51 kişi Danıştay üyeliğine seçildi. (Kısacası: Önce 544 aday arasından 115 kişi ikinci tura kaldı. Sonra da bunların arasından 51 kişi Danıştay üyeliğine getirildi.)
Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün: 5 kişinin, aralarında pazarlık yaparak üyeleri belirlemesi mi doğru? Yoksa çok daha geniş bir tabandan, gizli oyla adayları seçmesi mi?
Yarın: "160 blok oy meselesi"