Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Terlikli zirve ve Yaban

Hürriyet gazetesinde (5 Aralık 2011) "Terlikli zirve" başlığını okuyunca ister istemez 2006'daki bir tartışmayı hatırladım. Önce, gazetenin bu manşeti niçin attığına bakalım. Amaç, ABD'li Başkan Yardımcısı Biden' in pabuçlarını çıkararak Tayyip Erdoğan'ın evine girdiğine dikkat çekmek. Oysa bu adet sadece taşrada değil, büyük kentlerde bile yaygın. Muhafazakâr aileler ya da geleneksel yaşantılarını sürdürmeye özen gösterenler bakımından Erdoğan'ın konuğunun pabucunu çıkarması çok normal.
Bu defa, "Terlikli zirve", 2006'daki kadar büyük bir tartışma çıkarmadı. Oysa Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz için demedikleri kalmamıştı. Evin kapısı önündeki üç çift ayakkabı en ciddi makalelere konu olmuştu.
Ertuğrul Özkök "Beyaz Türklerin tasfiye edileceği" endişesini dile getirmişti: "Başkan'ın evinin önündeki en tanıdık ama en çarpıcı unsurlar, kapıdaki ayakkabılar. Üçü de erkeklere ait. Üçü de çamurlu. Bir de, kadınının bu zavallı ve hüzünlü görüntüsü beni düşündürüyor. "Rol modelleri bu kadınlar mı olacak? Acaba bu evin kadınları hiç mi dışarı çıkmaz" diye sordurtan bir görüntü. Evin girişindeki holde yere gazete kâğıtları serilmiş. Kadının bakışlarında düşmanca veya fanatik bir ifade yok. Yani, "namazında niyazında bir Türk kadını" diyebilirsiniz. Dedim ya, bu fotoğrafa bakınca, öyle aklınıza 'irtica hortluyor' gibi bir düşünce falan gelmiyor. Öyleyse nedir seni rahatsız eden, daha doğrusu içine düşen o duygu? Ağır bir hüzün... Bir de endişeler... Acaba köylerden ve varoşlardan gelen bir 'garibanizm ihtilali mi' yaşıyoruz. Acaba bu ihtilal 'Beyaz Türklerin tasfiyesi sürecini mi başlattı?' Acaba 'Beyaz Türkler' tasfiye edilince bu ülke daha mı güzel olacak? Olduğunda, işte orada 'D-U-R'! (Beyaz Türklerin tasfiye süreci 21 Nisan 2006)
Hadi Uluengin de "şıpıdık terlik" ve "nasırlı topuklar/ takunya" gibi kelimelerle, "bu göçebe çadır kültürünü" eleştiriyordu:
"Önceki gün AKŞAM Gazetesi'nde patlatılan ve Merkez Bankası Başkanı'nın eşi Duriye Yılmaz'ı ailenin daire girişinde görüntüleyen 'scoop' fotoğrafı kastediyorum. Kapı girişindeki ayakkabılara değineceğim. Açıkçası, benim evimde ayakkabı çıkartılmaz. Çünkü bir; çok istisnai iklim şartları hariç, ayakkabı çıkartmak âdetinin esas itibarıyla, göçebe çadır kültürünün bedevi kum kültürüyle harmanlaşmasından oluştuğunu biliyorum. İki; yüzlerini şeytan görsün, bunlarla göbek bağımı lafta değil fiiliyatta attım. Üç; velev ki etrafı çamur götürsün, edepli insan botunu, makosenini, eve girmeden önce temizlemek zahmetine katlanırsa, şıpıdık terliğe ihtiyaç duymaz. Ancak, eğer istiyorsa her insan evinde pabuçlarını çıkartabilir ve paşa gönlü, daha doğrusu nasırlı topukları öyle çekiyorsa, derhal de takunyalarını giyer. Ama o pabuçları dışarıda bırakmak söz konusu olduğunda, işte orada 'D-U-R"! (Hürriyet- Kapı önünde ayakkabıya DUR)
Kapı önündeki çamurlu pabuçlar yüzünden Durmuş Yılmaz'a ters bakanlar, daha sonra ondan özür dilediler. Çünkü Yılmaz çok başarılı bir performans sergiledi. En başarılı Merkez Bankası Başkanı seçildi; ödül aldı.
Ben o tarihte Durmuş Yılmaz için ne yazdıysam bugün de aynı şeyi düşünüyorum:
AKŞAM gazetesinde yayınlanan bir fotoğraf, Yılmaz çifti hakkında yeterince fikir verebiliyor. Bu konuda yorum yapan Özkök, 'Beyaz Türkler tasfiye ediliyor mu?' diye soruyor ve ilave ediyor: 'Acaba köylerden ve varoşlardan gelen bir garibanizm ihtilali mi yaşıyoruz?' Özkök'ün bu yorumu, imtiyazlı zümrenin halka tepeden bakışı olarak da değerlendirilebilir... Diyorum ki, kılık kıyafet üzerinden tartışmayı bir kenara bırakalım. İnsanların ayakkabılarını çıkarıp çıkarmadıklarına aldırış etmeden birbirimizi içimize sindirelim. (Bugün gazetesi- 23 Nisan 2006)

***
"Terlikli zirve" manşeti, acaba hangi duygularla atıldı diye düşünmeye koyuldum. Aşağılama... Küçümseme... Hayret...
Bence, kendi halkının yaşantısına ve değerlerine yabancılaşan bir bakış açısını yansıtıyordu bu başlık. Yakup Kadri'nin Yaban romanındaki Ahmet Celal tipini bilenler ne demek istediğimi anlayacaktır.


Durmuş Yılmaz'ın dairesinin kapısı önündeki pabuçlar çok tartışılmış, Ertuğrul Özkök, "Garibanizm ihtilali"nden söz etmişti. Hürriyet'in, Erdoğan- Biden görüşmesini "Terlikli zirve" başlığı ile duyurması, acaba nasıl bir duygunun ürünü. Gene bir Beyaz Türk refleksi mi?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA