PKK-MİT müzakereleri bir noktaya kadar geldi. Tıkanmasının sebebi, Öcalan'ın hükümetten bir jest beklemesi. Sanırım hiç cevap alamadı. Bir noktada, "Ben aradan çekiliyorum" derken aslında şunu kastetti: "Kandil, terörü tırmandıracağını, topyekûn savaşa dönüştüreceğini belirtiyor. O zaman sivil ölümler karşısında ne yapılacak? Ya da, Kandil'e yönelik operasyonlar sonuç getirecek mi?"
Son gelişmelerin, Öcalan'ın denetimi altında cereyan ettiğini düşünmüyorum. Zaten özellikle sivil ölümler, PKK'nın Batı'da yarattığı meşruiyet duygusunu da kökten sarsıyor. Bu tırmanış yüzünden, Kürt kökenli vatandaşlar arasında, legal demokratik siyasetten sonuç alınamayacağını düşünenlerin sayısı artıyor; gençlere dağ yolu kapanmadı, aksine umudu orada görenlerin oranı giderek yükseliyor.
Osman Baydemir, birlikte yediğimiz bir akşam yemeğinde, güzel bir benzetme yaptı: "Çölün ortasındayız. Kızgın bir güneş var. Ama su kuyusunu aramaya devam etmeliyiz."
Hükümet, "Devlet, örgütle karşı karşıya, aynı masada oturamaz" tabusunu yıktı... Bunu BDP'liler de kabul ediyor. Müzakereler mutlaka yeniden başlamalı. Ama sonuç almak hedefine yönelmeliyiz. Şunu da ifade edeyim: Hükümet, BDP'ye güvenmediği gibi, BDP de hükümete güvenmiyor. Erdoğan'ın, şehit cenazeleri gelmesin diye, referandum ve seçim öncesinde müzakereyi yürüttüğünü, samimi olmadığını söylüyorlar. Oy getirdiği için, Erdoğan'ın milliyetçi bir söylem ve eylemi benimsediğini ileri sürenler de var. Aksi takdirde, "Ben olsam Apo'yu asardım" cümlesini nereye oturtacaksınız?
Ben o fikirde değilim. Artık seçim atmosferi dağıldı. Yenisine 4 yıl var. Erdoğan, cumhuriyet döneminin en büyük problemini hallederek Cumhurbaşkanlığı'na aday olmak istemez mi? Tanıdığım kadarıyla, o, küçük oynamaz. Zaten 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra da, heyet, Öcalan'ı ziyaret edip, samimiyeti göstermek istemişti. Bence, Silvan her şeyi bozdu.
Müzakereler uzun sürer, iniş çıkışlar olur, güvensizlikler doğar... Güven arttırıcı önlemlerle, güvensizliğin üstesinden gelmeyi başarmalıyız. Ne şehirlerde artan terör, ne de Kandil'e art arda yapılan operasyonlar, sonuçta, bize barışı getirmez. Aksine kutuplaşma artar; git gide birlikte yaşayamayacak hale geliriz. Birbirimizden kopalım desek de, kolay kolay kopamayız. Veyahut öyle bir sancılı kopuş olur ki, şanlı tarihimizde o kanlı sayfa bizi sonsuza kadar takip eder.