Olaylar o kadar üst üste geldi ki, Cengiz Çandar'ın TESEV için hazırladığı, "Dağdan iniş:
PKK nasıl silâh bırakır?" isimli rapordan söz edemedim.
Etraf biraz yatışınca, daha derinlemesine konuya gireceğim.
Çünkü bu çalışma, önümüzdeki süreçte sık sık başvuracağımız bir bilgi birikimini ihtiva ediyor.
Şimdilik bazı satır başlarını vermekle yetineceğim.
PKK eylemlerine "Kürt isyanı" başlığı altında bakarsak, uzlaşma daha kolay sağlanabilir.
Bütün dünyada, benzer vakalarda, "isyan liderleriyle" müzakere edilmiştir.
Terör algısı değiştirilmeli.
Öcalan 1999'dan beri devletle görüşüyor.
Asker, sivil otoriteye tâbi oldukça çözüm kolaylaşır.
Öcalan, barış mesajı verse de, karşılığını görmeden silâh bırakmaz; örgütten vazgeçmez.
"Dağda vuruşacağına siyaset yap" diyoruz.
Ama bunun güvencesinin verilmesi lâzım.
Aslında KCK, illegal bir örgüt olmakla birlikte, Kandil'in, siyasete geçiş yoluydu.
PKK yönetimi, devlete ve AK Parti'ye karşı güvensizlik duyuyor. Tasfiye korkusu var. "Türkiye'nin hedefi, PKK'yı imha etmektir" düşüncesi hâkim.
KCK davası düşüp, tutuklular serbest bırakılmalı.
Şu anda 3 bine yakın BDP üyesi tutuklu.
Bu şekilde barış nasıl sağlanabilir?
Şöyle bir formül müzakere ediliyor: a) Anayasal teminat, b) Ana dilde eğitim, c) Öcalan'a ev hapsi. Yönetici kadro için 5 yıllık süre sonunda siyaset yolunun açılması...
Habur bunun ilk adımıydı... Başarısızlıkla sonuçlandı. Habur'daki başarısızlıkta, Karayılan, kendisinin bir dahli olmadığını söylüyor. Kürt halkı, "gerilla" ilk defa canlı olarak geri geldi sevincini yaşadı; bu yüzden kitleler sınıra koştular.