Kemal Kılıçdaroğlu, Bütçe müzakereleri sırasında, gene fazla araştırmadan iftirayı atıverdi. Ama bu defa, canlı yayında herkes seyrettiği için, işin altından kolay kolay kalkamayacak gibi. Bugüne kadar, vuruyor ve kaçıyordu. Siz, onun arkasından, doğru olanı anlatmaya çalışıyordunuz ama nafile!
Kılıçdaroğlu, Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nde, içinde belediye başkanı Mehmet Özhaseki'nin de bulunduğu bir çetenin varlığına işaret etti. Belediyede çalışan bir kişinin, bu çeteyi şikâyet ettiğini, 26 sayfalık ifade tutanağından, Büyükşehir Belediyesi'ni suçlayan 10 sayfanın "yok edildiğini" ileri sürdü. Ve çok bilmiş bir edayla, "Şimdi o kişi, (yani Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluk, rüşvet ve irtikabı haber veren kişi) nerede?" diye sordu.
Ben, meseleyi anlamak maksadıyla, hem Kayseri Belediye Başkanı Özhaseki'yle konuştum, hem de belgeleri inceledim. 26 sayfalık ifade tutanağından tek bir satır bile kaybolmuş değil. Peki Kılıçdaroğlu nasıl aldandı? Neden "10 sayfa ortada yok" dedi?
Olay şöyle cereyan etti: 2007 seçimleri öncesinde, Hacı Ali Hamurcu isimli bir belediye çalışanı hakkında, Belediye Başkanı duyumlar alıyor. Bu geçici işçinin, belediyede, onun bunun işini kolaylaştırarak, ruhsat ayarlayarak haksız kazanç temin ettiğini öğreniyor. Haberdar olur olmaz Özhaseki, Teftiş Kurulu'nu görevlendiriyor. Sonunda, konu Kayseri Savcılığı'na intikal ettiriliyor. Hamurcu kaçıyor; 2-3 hafta sonra, Tekirdağ'da yakalanıyor. Emniyet'teki ifadesi 26 sayfa. Hamurcu, bu ifadesinde, Büyükşehir Belediye Başkanı ve yakın çalışma arkadaşları ile MHP'li Belediye Meclis üyeleri de dahil, 50 kişiyi suçluyor. Onların rüşvet işine bulaştığını söylüyor. Emniyet, 26 sayfalık ifadeyi savcılığa gönderiyor. Başsavcı, birbirinden farklı çok sayıda suçlama söz konusu olduğu için, hangi kanuna göre işlem yapacağını öğrenmek istiyor. İçişleri Bakanlığı'na ve Kayseri Valiliği'ne bir yazı gönderiyor: Memurların yargılanmasına ilişkin yasa çerçevesinde mi hareket edilecek? Yoksa rüşvet, irtikap suçlarından mı soruşturma yapılacak?
Dönemin Kayseri Vali yardımcısı İbrahim Yurdakul, konunun rüşvet, irtikap kapsamında olduğunu belirtiyor ve bu görüşü İçişleri Bakanlığı'na intikal ettiriyor. Öte yandan Kayseri'deki Başsavcı şikâyeti ikiye ayırıyor. 10 sayfada yer alan iddialar, memuriyet göreviyle ilişkili. Meselâ, benzinliğin giriş ve çıkışı yetersiz, gayrisıhhi, haksız otopark ruhsatı ya da benzinlik ruhsatı verilmesi gibi... Esas 16 sayfası, Büyükşehir Belediye Başkanı Özhaseki'yi ve mesai arkadaşlarını (yukarıda bahsettiğim 50 kişiyi) hedef alıyor; onları rüşvet, irtikap ve haksız kazançla suçluyor.
Başsavcı, 9 ay süreyle bu iddiaları araştırıyor; 50 kişinin ifadesini alıyor; banka hesaplarını inceliyor. Arsa tapularını araştırıyor. Ve iddiaların tamamen hayal mahsulü olduğunu görüyor. En son, Hacı Ali Hamurcu'nun tekrar ifadesini alıyor. Hamurcu da, yalan söylediğini itiraf ediyor. (Özhaseki, 3 sayfalık bu ifadeyi de basın mensuplarına dağıttı.) Hamurcu, avukatının kurbanı olduğunu savcıya itiraf ediyor: "Bana, Belediye Başkanı ve arkadaşlarını da suçla, o zaman kurtulursun dedi" şeklinde bir ifade veriyor. 9 ayın sonunda, iddialar takipsizlikle neticeleniyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'nu birileri fena kandırmış. Ama o aldatılmaya müsait biri. Çok kolay iftira atabiliyor. Aynı özensizliği, "Erzincan'a, Erzurum hâkimlerinin yolladıkları arama belgesinde hiçbir isim yoktu" derken de göstermemiş miydi? Sonradan o isimlerin üstü kapatılarak faks çekildiği, Kılıçdaroğlu'nun elindeki belgenin de faksla yollanan belge olduğu ortaya çıkmıştı.