Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 29 Ekim'de tek resepsiyon yapma kararını verdi. Bunun işaretini, Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasından almıştım. Erdoğan, "7 sene önce kamu alanı yoktu. Sonradan ihdas ettiler" mealinde sözler sarf etmişti. Ne anlama geliyor bu cümle diye düşünmüştüm. 29 Ekim resepsiyonu açıklamasıyla, olay zihnimde berraklaştı. Erdoğan, AK Parti iktidar olduktan sonra, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, 2003 yılından itibaren Köşk resepsiyonlarına başörtülü eşleri çağırmamasını kastediyordu. Oysa aynı Sezer, 2003 öncesi, Fazilet Partilileri eşleriyle davet etmişti. Bir grup Fazilet Partili milletvekili -ki ben de aralarındaydım- Çankaya'ya gitmiştik. Abdullah Gül'ün, Azmi Ateş'in, Osman Pepe'nin hanımlarıyla geldiğini çok iyi hatırlıyorum; zaten fotoğraflar da yayınlandı.
Meclis Başkanı Bülent Arınç, Münevver Hanım'la birlikte, Sezer çiftini havaalanında geçirmeye gittiğinde kıyamet kopmuştu. Havaalanı bile, cumhurbaşkanı orada olduğu için, kamu alanı sayılmıştı.
Çankaya'da tek resepsiyona dönülmesi, normalleşme yolunda bir adımdır. Bu normalleşmede, CHP'nin yeni Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun rolü olduğunu da unutmayalım. Deniz Baykal, "Laiklik tehlikede" söyleminden beslendiği için, Abdullah Gül'ün eşli davetlerine katılmıyordu. Kılıçdaroğlu, 23 Nisan'da Mehmet Ali Şahin'in TBMM'de verdiği resepsiyona iştirak etti. Oysa Baykal, 23 Nisan'da da, Meclis Başkanı'nın davetine icabet etmiyordu. Bakalım, Kılıçdaroğlu 29 Ekim'de Çankaya'da olacak mı?
Ya askerler ne yapacak? Hayrünnisa Gül ile bir arada bulunmamak amacıyla protest tavırlarını sürdürecekler mi? Yoksa onlar da, bu konuda normalleşmek gerektiğini nihayet kavrayacak mı?