Bugün gazetesinde çıkan haberde, görüşmenin 10 Ekim'de, sabit bir telefondan, cep telefonu aranarak yapıldığı belirtiliyordu. Hava Kuvvetleri Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok, görüşmenin 12 Ekim'de, saat 14.10 civarında, Ankara Etlik semtinden ankesörlü bir telefonla gerçekleştiğini ileri sürüyor. 10 Ekim mi? 12 Ekim mi?
Sabit telefondan bir cep telefonu aranmış. Bu cep telefonu kime aitti?
Jandarma ve Emniyet Kriminoloji, adı geçen subayların sesiyle MİT'in dinlemesine takılan ses arasında benzerlik buldu. Eğer o subaylar sorumlu değilse, böyle bir konuşma cereyan ettiğine göre, kim sorumlu?
En önemli soru: Bu kadar şüphe varken, kişiler nasıl terfi ettirildi? Her ne kadar, görüşmenin yapıldığı tarihte, Üsteğmen Fırat Ç. ve Yarbay Selami Selçuk Ç.'nin başka mekânlarda bulunduğuna dair bilgi alındıysa da, bu malumatın gerçek dışı olması ihtimali akıldan çıkarılmamalı. Çünkü Türk Silâhlı Kuvvetleri'nde, maalesef genel eğilim, gerçeğin üstünü örtmek istikametinde. Suçlananlar, hep yasadışı faaliyetleri ihbar eden ve kamuoyuyla paylaşan subaylar.