Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin seçiminde, sadece tek adaya oy atılması, tuzak gibi gösteriliyor. Dünkü yazımda, bu görüşte olan Milliyet gazetesi yazarı Mehmet Tezkan'a, HSYK örneğinden yola çıkarak cevap vermiştim. HSYK'nın, 19 seçilmiş üyesinden 15'ini, Danıştay, Yargıtay, Adalet Akademisi üyeleri ile adli ya da idari alt kademe mahkemelerinin yargıç ve savcıları doğrudan seçiyor. Çankaya devrede değil. Dolayısıyla, herkes tek oy atarsa, bütün eğilimler HSYK'ya yansır ve en çok oy alan kişiler sıralamaya girer. Cumhurbaşkanının daha düşük oy alanı seçip, HSYK'ya göndermesi ve böylece siyasi iktidarın Kurul'u ele geçirmesi mümkün değil.
17 kişilik Anayasa Mahkemesi'nde ise, 9 kişiyi cumhurbaşkanı, gösterilen adaylar arasından seçiyor. 5'ini ise, re'sen atıyor. Burada, Çankaya'nın iradesinin Anayasa Mahkemesi'ne yansıma imkânı mevcut. Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanmasında, bugün olduğu gibi, yeni düzenlemeden sonra da cumhurbaşkanının etkisi sürüyor. Hatta bu etki biraz daha artıyor. Aslında, TBMM'nin daha fazla üye seçmesi, buna mukabil, cumhurbaşkanının müessiriyetinin azaltılması gerekirdi. Fakat Meclis'in Anayasa Mahkemesi üyelerini seçmesine o kadar büyük bir tepki gösterildi ki, iktidar geri adım attı; mevcut yapıyı fazla değiştirmedi. Öyle ki, paket kabul edildikten sonra da, halen Anayasa Mahkemesi'nde görev yapan üyeler, Kurum'da kalmaya devam edecek. 4 yedek üye, asıl üye olacak. Böylece, anayasa değiştikten sonra, mevcut 15 üyeye ilave olarak, yalnız 2 üye seçilecek. Burada da, siyasi iktidarın Anayasa Mahkemesi'ni ele geçirmek üzere olduğundan nasıl söz edilebilir?
Dünya örnekleri, Anayasa Mahkemesi'ne parlamentoların daha büyük oranda üye seçtiğini gösteriyor. Bazı örnekler:
Almanya: 16 üyesi var. Federal Meclis 8'ini, Federal Konsey 8'ini seçiyor. (Tümünü parlamento seçmiş oluyor) Avusturya: 14 asıl, 6 yedek üye var. Hükûmet 6 asıl, 3 yedek, Ulusal Konsey 3 asıl, 2 yedek, Federal Konsey 3 asıl, 1 yedek üye seçiyor. Belçika: 12 üye; 6'sı Walon, 6'sı Flaman olmak üzere, Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından seçiliyor. Fransa: Anayasa Konseyi'nin 9 üyesinin 3'ünü cumhurbaşkanı, 3'ünü Meclis Başkanı, 3'ünü de Senato Başkanı seçiyor. İspanya: 12 üyenin 4'ünü Kongre, 4'ünü Senato, 2'sini hükûmet, 2'sini Yargı Genel Kurulu (Bizdeki HSYK) seçiyor. İtalya: 15 üyesi var. Parlamento 5'ini, cumhurbaşkanı 5'ini, Temyiz Mahkemesi 3'ünü, Danıştay 1'ini, Sayıştay 1'ini seçiyor. Macaristan: 11 üyeyi, Parlamento'nun hukuk, idari ve yargı komiteleri seçiyor. Polonya: 15 üyenin tamamı Parlamento tarafından seçiliyor. Portekiz: 13 üyenin 10'nu Meclis Genel Kurulu, 3'ünü Anayasa Mahkemesi yargıçları seçiyor. Romanya: 9 üyenin 3'ü Bakanlar Kurulu, 3'ü Senato, 3'ü cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Rusya: 19 üyenin tamamı cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor.
Bu ülkelerin hiçbirinde, -kısmen doğrudan hükûmetin atadığı üyeler olsa dahi- muhalefet çıkıp, "İktidar Anayasa Mahkemesi'ni ele geçirdi" demiyor. Çünkü özellikle Anayasa Mahkemesi'nde, toplumun bütün eğilimlerinin temsil edilmesine dikkat ediliyor. Bizde ise, tek görüşün hükümranlığı sürsün kavgası var. Anayasa öğretim üyesi Serap Yazıcı'nın sözleriyle makalemizi tamamlayalım: "Batı'da, Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 9 ya da 12 yıl ile sınırlanıyor. Bunun maksadı, toplumda değişen eğilimlerin mahkemede de yer bulmasını temin etmek. Demos Kratos ve cumhuriyet, halkın, cumhurun yönetimi demek. Ama bizdeki uygulamada, halka güvenmiyorsunuz; Yasama Organı'na da güvenmiyorsunuz. Hatta zaman zaman halkı tehdit gibi görüyorsunuz. İşte bizim demokrasimizin zaafı bu."