Küçük kasabanın birinde, caminin tam karşısına bir adam genelev inşa etmiş. İmam ve cemaat itiraz etmişler. Ama hukuken ellerinden bir şey gelmediği için, beddua edip durmuşlar. İnşaat ilerlemiş, açılışa birkaç gün kala, yıldırım düşmüş ve genelev yerle bir olmuş. Genelev sahibi, cami imamını ve cemaati savcılığa şikâyet etmiş: "Bunlar bana beddua ettiler, yıldırım bu yüzden düştü" demiş. İmam ile cemaat ise, "Hiç bedduadan dolayı yıldırım düşer mi?" diye itiraz ediyormuş. Her iki taraftan belgeleri alan savcı, kara kara düşünmeye başlamış: "Ortada tuhaf bir durum var. Taraflardan biri, duanın ya da bedduanın gücüne inanan bir genelev sahibi; diğeri ise, duanın gücüne kesinlikle inanmayan imam ve cemaati."