Bugün, Tayyip Erdoğan, Genel Kurul'da demokratik açılım hakkında konuşacak. Salı günü yaşanan tartışmaların tekrarlanmamasını dilemekle birlikte, bu konuda pek ümidimin olmadığını da ifade etmek isterim.
Maalesef, yanlışlar yapıldı.
1) AK Parti, 10 Kasım'ı farkına varmadan, tesadüfen seçmişti. Ama, muhalefetin tepki göstermesi karşısında cayabilir, görüşmeleri 11 Kasım'a erteleyebilirdi. Tayyip Erdoğan, Şeyh Edebali'nin o meşhur cümlesini sık sık tekrarlar: "...Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül almak sana; suçlamak bize, katlanmak sana; geçimsizlik, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet ve hoşgörü sana; kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana..."
Ama nerede... bundan eser göremiyoruz!
2) Sadece muhalefet sözcüleri değil, iktidar adına konuşanlar da, hırçındı. Halbuki, gerginliğin faturasını daha ziyade iktidar ödüyor.
3) İşin tuzu biberi, Tayyip Erdoğan'ın Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin ile yaptığı konuşma. Başbakan, Meclis Başkanı'na müdahale eder mi, tartışmasına girmiyoruz. Diyelim ki, Grup Başkanı sıfatını kullanarak ve üstelik çok eski arkadaşlığına dayanarak, Şahin'i ağır bir dille eleştirdi. Lâkin bu eleştirisinde de haksız. Zira, Meclis Başkanı, apar topar pankartlı milletvekillerini dışarı atsaydı, kavga büyümez miydi? Ara verdi ve pankartları indirtti. Oturum açıldığında, kavga bitmişti.
Ne demişti Şeyh Edebali: "Bundan böyle öfke bize... gönül almak, katlanmak, hoş görmek sana..."
Bakalım bugün, Erdoğan, Edebali'nin sözlerini hatırlayabilecek mi?