Sanata saygı" kimsenin dilinden düşmüyor ama, iş fiiliyata geldiğinde, ihmalin haddi hesabı yok. Geçenlerde, bir toplantıda, ünlü senaryo yazarı Safa Önal ile karşılaştım. Eski dost; tabii çok sevindim. Hoş beş, hal hatır sorma vs derken, lâf döndü dolaştı telif haklarına geldi.
- Safa Bey, her kanalda filmleriniz oynuyor. AB yolundaki Türkiye, artık telif haklarına saygı gösterdiğine göre, durumunuz iyi olmalı.
Bir dokundum, bin ah işittim kâse-i fağfurdan.
Safa Önal'dan duyduklarımı yetkililerle paylaşmak istiyorum:
- 1995'te bir "Telif Hakları Yasası" çıkarıldı. "Bir eserin sahibi, onu yaratandır... Sinemada, yönetmen -senaryo yazarı- özgün müzikçi ve... varsa eğer, diyalog yazarı eserin sahibidir..." diyordu. TBMM'de, oturum biterken, bir önerge verildi. "Bu yasa, 1995'ten sonra yapılacak filmler içindir..." diye bir ek. Son anda kabul edilen bu önergeyle 70 yıl sinemaya emek vermiş ve "6700" film üretmiş bütün sanatçılar ve teknisyenler, o güne kadarki emeklerinin karşılığını kaybettiler. Filmlerin TV'lerde gösterimlerinden gelen trilyonlar böylece sadece yapımcıların ceplerine aktı; akıyor!.. O filmlerin gerçek sahipleri ise aç ve perişan öldüler, ölüyorlar... Cenazelerini, çok defa onların hakkını yiyen yapımcılar kaldırmak lütfunda bulunuyorlar. Bu haksızlığa karşı, sinemayı sinema yapan bir grup olarak, davalar açtık. Yönetmen Atıf Yılmaz, senaryocu Bülent Oran, Erdoğan Tünaş, yönetmenler Nejat Saydam, Orhan Aksoy, Sırrı Gültekin, Mehmet Dinler, Yılmaz Atadeniz, Ülkü Erakalın, Aram Gülyüz. 7 yıl süren duruşmalar sırasında arkadaşlarımın çoğu öldü... Bütün davaları kaybettik.