Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Bir medeniyet sohbeti

Dolmabahçe Sarayı'nda ayda bir "Medeniyet Sohbetleri" adı altında konferanslar düzenleniyor. Bu defaki konuşmacı Prof. İskender Pala idi. Osmanlı sultanlarının şiir dünyasında, güzel bir gezinti tertip etmişti. Önce, "söz" ile başladı sohbete: "Söz ile kelâm arasında katmanlar vardır" dedikten sonra sıraladı: "Sözün bir derece üstü 'Vecize'dir. (Özlü söz. Yani içi dolu söz) Sonra 'Şiir' gelir; bilahare 'Hadis', insanlara tavır biçer; ve nihayet 'Kelâm', ilâhi olan söz... Alt katmanlar: 1) Lâf, 2) Küfür. Lâf, sözün atık kısmıdır; çer çöptür. Bu yüzden, 'Lâfınızı anlayamadım' demek nezaketsizliktir. 'Küfür' için diyebiliriz ki, lisan küfürle kıvama gelir. İyi küfür, insanı edeplendirir."
Prof. Pala'nın, bir kitapta rastladığı notlardan da aktaracakları vardı: "Eyüp'teki bir helvacı dükkânının sahibi, küfür alıp, küfür satarmış. Satacağı vakit sorarmış isteyene: 'Küfredeceğin kaç yaşında? Makamı ne? Bedenen sakat mı?' Çünkü küfür, o sakatlığı vurgulamamalı, muhatabı en zayıf olan noktasından rencide etmemeli."
Küfür etmenin de bir adabı olduğunu böylece öğreniyoruz Pala'dan. Dolmabahçe Sarayı'ndaki o güzel sohbeti, tümüyle aktaracak değilim. Sadece bir giriş yaptım ve gerisini hayalinize bıraktım. Ama bir nebze de şair padişahlardan söz etmek isterim. Osmanlı sultanlarının 27'si şairmiş. Meselâ, Fatih Sultan Mehmet. 11 yaşında ilk tahta çıkışında, Karamanoğlu'nun "Osmanlı tahta bir çocuk oturttu, gidip tepeleyelim" cümlesini hiç unutmaz. Yeniden tahta çıkınca, Karamanoğlu'na sefer hazırlar ama, önceden bir şiir gönderir: "Bizimle saltanat lâfın urmuş ol Karamanî / Hüda fırsat virürse ger, kara yere karam anı" (O Karaman beyi bizimle saltanat lâfı ediyormuş / Allah fırsat verirse onu yerle bir edeceğim)
Bir başka örnek de, Cem Sultan ile Sultan Beyazıt'tan. Cem Sultan, Osmanlı topraklarının bir bölümünü ağabeyinden talep ediyor. Oysa Fatih kanunlarına göre, artık en büyük erkek çocuk bütün devletin hükümdarı oluyor. Cem, Beyazıt'a şu şiiri gönderiyor: "Sen pister-i gülde yatasın şevk ile handan / Ben hicr ile bâlin edinem hârı. Sebeb ne? / Bu saltanat-ı dünye ola bu adle mukârin / Hacc'ül-Harameyn anı talep kılsa, acep ne?"
Cem Sultan'ın şiirle mektup yazması, üstünlüğünü kardeşine göstermek için; şiir, bir statü belirtisi. Ama Beyazıt da Cem'e şiirle cevap veriyor: "Çün ruz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet / Takdire rıza vermeyesin böyle; sebeb ne? / Hacc'ül Haremeyn olduğuna razı olaydın / Bu saltanat-ı dünyeviye bunca talep ne?"
Cem, Beyazıt'a "Sen gül döşekte keyifle, güle oynaya yatarken, ben çölde dikenleri yastık edeceğim. Sebeb ne? Bu dünya saltanatı adaletle paylaştırmayı emrediyor. Hacca giden kişi talep etse, ne olur?" diyor. Beyazıt, "Bu devlet bana kısmet olmuş, sen takdire niçin rıza göstermiyorsun. Hacca gitmekle yetinsen ya! Dünya saltanatına niçin bu kadar talepkârsın?" cevabını veriyor.

***

Maalesef, hiçbirimize, okul sıralarında, ne de daha sonra, Osmanlı kültürüyle beslenmemize ve mazimizi doğru dürüst keşfetmemize fırsat verilmedi. Bu noksanı, işte böyle özel sohbetlerle gidermeye hâlâ çalışıyoruz.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA