Yalçın Küçük'ün, hal, tavır ve konuşmaları, hayli ilgi çekiyor. 32. Gün, bu sayede reyting rekoru kırdı; tebrikler...
Sahi, Küçük'ü biraz Tuncay Güney'e benzetmiyor musunuz? Aynı esrarlı tavır, benzer çelişkiler, ağız dolusu suçlamalar. Yalçın Küçük'ün bir iddiası ve bu iddiaya karşı Demirel'in adeta suskun kalması, acaba "Devlet onu da mı kullanmıştı?" diye düşünmeme yol açtı. Acaba, devlet dengesiz insanları kullanmayı mı tercih ediyor ya da şahısların devlet tarafından kullanılınca dengeleri mi bozuluyor? Yalçın Küçük, 24 Aralık 1995 seçimlerinden önce, MİT'in, Öcalan'a karşı düzenlediği bir suikastı, Cumhurbaşkanı Demirel, Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve muhalefet lideri Mesut Yılmaz'ın bilgisi dahilinde Öcalan'a sızdırdığını itiraf etti. Demirel, bu konuda sorulan soruyu geçiştirdi: "Bu gibi hallerde lâf çok. Senin dediğinin üzerinden 15 sene geçmiş. Bunlar eskiye ait şeyler. Biraz önümüzdeki zamanın işleriyle uğraşsak daha iyi olur."
Apo'ya suikastın haber verildiği lâfı hep var. Gazeteci Şamil Tayyar'ın sorusu üzerine, Yalçın Küçük, "Devlet istedi" diye konuya açıklık getirdi. Peki, bu devletin içinde niçin Başbakan Tansu Çiller yok? Çünkü galiba "devlet" (Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve ana muhalefet lideri) Apo'yu yakalayarak, Tansu Çiller'in siyaseten prim kazanmasını arzu etmiyordu.
İddia doğruysa, neden Yalçın Küçük "elçi" seçilmiş olabilir? Apo'ya övgüler dizdiği "Dirilişin Öyküsü" kitabını okursanız anlarsınız. Sadece birkaç cümle vereyim... Apo ile Bekaa vadisinde yüz yüze görüşürken sarf ettiği sözler: "Sizi çok sağlıklı, çok güzelleşmiş gördüm. Bütün bu gürültülere, savaşa rağmen herhalde içiniz rahat olmalı... Sevgili Başkanım, mücadele sürüyor, savaş devam ediyor. Geçen yaz Bochum'daki Uluslararası Festival için gittiğimde ' PKK ve özellikle lideri Apo, Kürt insanının başında gül bahçesi açtırıyor' dedim..."