Deniz Feneri, iktidarın yumuşak karnı haline geldi. Aslında, AK Parti iktidarıyla, Kanal 7'nin ve yöneticilerinin organik bir bağı yok. Deniz Feneri'ndeki yolsuzluk iddiaları da, doğrudan hükûmet ile ilgili değil. Buna rağmen, öyle ustaca kullanılıyor ki, Ergenekon meselesinin, yolsuzluk iddialarını, özellikle Deniz Feneri'ni geri plana atmak amacıyla çıkarıldığını söyleyenler bile var.
Tayyip Erdoğan, geçenlerde, İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan kalma davalarına temas etti ve aynı davadan yargılanan kişilerin beraat ettiğini, kendisinin de, hâkim önüne çıksa, ceza almayacağını açıkladı. Ama, Erdoğan'a, zaten onu destekleyenler inanıyor. Karşısında olanlar, "Madem beraatınız kesin, haydi dokunulmazlığınızı kaldırıp yargının yolunu açsanıza" deyiveriyor.
Belediyeden kalma davaların, ciddi iddialar olmadığının ben de farkındayım. Öte yandan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AK Parti programında görüldüğü gibi, "memurlar da dahil, herkesin dokunulmazlığı kalksın" noktasına geldiğine göre, bu konuda uzlaşmakta fayda var diye düşünüyorum. Aleyhine kapatma davası açılan ve "laik cumhuriyete karşı olduğu" gerekçesiyle para cezasına çarptırılan bir partinin liderinin, yargıya güvenmesi pek o kadar kolay değil. Hele zihninde, 28 Şubat brifingleri canlılığını koruyorsa; hele, cumhurbaşkanının seçiminde toplantı nisabının 367 olması gerektiğini savunan yargı mensuplarını hatırlıyorsa. Erdoğan'ın kaygılarını anlıyorum. Fakat, hiç değilse, Deniz Feneri davasının da, Ergenekon kadar, takipçisi olduğunu bir şekilde göstermesi gerektiği fikrindeyim.
***
Yasal Uyarı : Tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi izin alınmadan kullanılamaz.
http://sabah.com.tr/gizlilik_bildirimi.html