Deniz Baykal, Haşim Kılıç'ın istifasını istiyor. Peki ne yaptı Haşim Kılıç? Sadece, çok açık bir yetki gaspına karşı çıktı.
Tartışmanın konusunu hatırlatalım: Anayasa Mahkemesi, 31 Kasım 2008 tarihli kararında, "Adrese dayalı nüfus sayımına 22 Mart'tan başlamak üzere 60 gün içindeitiraz eden beldeler, 29 Mart 2009 mahalli seçimlerine katılabilir" diyordu.
Neden 22 Mart? Çünkü bu tarihte, nüfusu 2 binin altında olan beldelerin, tüzel kişiliği, yani belediye olma vasfı, 5747 sayılı kanunla sona erdirildi.
Danıştay, beldelerin itiraz tarihini, 22 Mart'tan değil, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının yayınlandığı 6 Aralık'tan başlatıyor. Yüksek Seçim Kurulu da, 6 Aralık'ın üstüne 2 ay koyup, 6 Şubat'ı buluyor. Bu duruma göre, 6 Şubat'a kadar nüfus sayımına itiraz eden beldeler seçime katılacak. Böylece, sadece Anayasa Mahkemesi'nin değil, TBMM'nin iradesi de hiçe sayılmış oluyor.
Haşim Kılıç, kararda imzası bulunan 1'i yedek, 4'ü asil 5 arkadaşıyla birlikte (Sacit Adalı, Ahmet Akyalçın, Serdar Özgüldür, Serruh Kaleli, yedek üye Mustafa Yıldırım), Anayasa'nın 153'üncü maddesini ve mahkemenin kararlarının bağlayıcılığını hatırlattı. Kılıç'ın Danıştay'a yönelik eleştirisi, ideolojik bir nitelik de taşımıyordu. Sadece, açık bir hukuk ihlâli konusunda ilgilileri uyarıyordu.
Eski mahkeme başkanlarının büyük gerginliklerin yaşandığı konulara müdahil olduklarını hatırlıyoruz. Meselâ Tülay Tuğcu, "Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter sayısı 367 olmalı" şeklindeki mahkeme kararını "talihsiz ve yüz karası" olarak değerlendiren Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını bile söylemişti. Bu beyanatı vermeden önce Tülay Tuğcu acaba bütün arkadaşlarının onayını almış mıydı? Tuğcu, "Başbakan hukukun üstünlüğü ve yargı kararlarının tartışmasının bağlayıcılığını dışlayan söylemleriyle mahkememizi doğrudan hedef göstermektedir" diye konuşarak, siyasi polemiğin bir parçası haline gelmekten çekinmemişti. Bir başka Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin de, Fazilet Partisi kapatma davası sürerken, kapatmayı zorlaştıran düzenlemelerin TBMM'den geçmesine tepki göstermiş; ayrıca, üniversitedeki başörtüsü yasağına Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına atıf yaparak sahip çıkmıştı.
Bence Haşim Kılıç değil, kusurlu olan -kararda imzası bulunmayan 1 asil ve 2 yedek üyeyle (yedek üyeler Cafer Şat, Fettah Oto, asil üye Necmi Özler) 8 sayısına ancak ulaşan-Osman Paksüt'tür. Paksüt, beldelerin tüzel kişiliklerinin iptâli konusunda kararın alındığı toplantıda bulunan 5 üyenin yanı sıra, diğer üç kişinin de imzasını alarak, Haşim Kılıç karşısında, ağırlık kazanmak istemiştir.
***
Beldelerin nüfus sayımına itirazları karara bağlandığında, büyük ihtimalle, çoğunun, gerçekten 2 binin altında kaldığı görülecektir. TBMM, düşük nüfuslu belediyelerde hizmet aksadığı, bazı bölgelerde ise, rant yüzünden çarpık yapılaşma yaşandığı için, daha etkili yönetim amacıyla bu düzenlemeyi yapmıştı. 800-900 nüfuslu belediye olur mu? Danıştay, Meclis iradesinin üzerinden de silindir gibi geçti gitti.