Parlamento, 22 Mart 2008 'de çıkarılan 5747 sayılı yasa ile, nüfusu 2 binden az olan 862 belde belediyesinin tüzel kişiliğine son vermiş oldu. Bazı beldeler, adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına itiraz ettiler. Konu Anayasa Mahkemesi'ne CHP tarafından intikal ettirildi. Anayasa Mahkemesi, kanunun çıktığı 22 Mart'tan başlayarak, 2 ay içinde, nüfus sayımına karşı iptâl davası açan ya da turizm özelliği taşıyan toplam 122 beldenin, 29 Mart 2009 mahalli seçimlerine girebileceği kararını verdi. Geri kalan 740 beldeden biri olan Kovanlık beldesi, Danıştay'a müracaat etti. Danıştay'daki dava, Anayasa Mahkemesi'nin kararına ters düşen bir hükümle sonuçlandı. Danıştay, dava açma sürecini, kanunun çıktığı 22 Mart 2008'den başlatmak yerine, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının yayınlandığı 6 Aralık 2008'den başlattı. Yüksek Seçim Kurulu da, Danıştay kararına dayanarak, "6 Şubat'a kadar nüfus sayımına itiraz edip dava açanlar, kendi tüzel kişilikleriyle seçimlere girebilir" dedi.
Peki, Anayasa'nın 153. maddesi ne olacak? Bu maddeye göre Anayasa Mahkemesi kararları herkesi bağlamıyor mu? Anayasa Mahkemesi, kanunun çıktığı 22 Mart'ı esas alıyor ve dava açmak için o tarihten itibaren 2 ay süre veriyor. Danıştay ise, 6 Aralık'tan itibaren 2 ay süre tanıyor.
Bütün bu kargaşa yetmiyormuş gibi, Yüksek Yargı kararlarının bağlayıcılığını hatırlatan Başkan Haşim Kılıç'a karşı 8 Anayasa Mahkemesi üyesi bir bildiri yayınlamaz mı!
Boşuna dememişler: "Et kokarsa tuzlarız, ya et kokarsa!!!"
İşte Türkiye böyle bir durumda.