Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

Suriye Savaşı, Kürtler ve Türkiye

Suriye'de ilk defa geniş çaplı ateşkes 26 Şubat 2016'da başladı. Münih Anlaşması'nın ne kadar etkili olacağını ve ateşkesin geleceğini herkes merak ediyor. Şu ana kadar yüze yakın irili ufaklı ihlal yaşandı. BM Genel Sekreterine bir mektup gönderen Suriye muhalefet lideri Riyad Hicab, ihlaller devam ederse 7 Mart'ta yapılması öngörülen görüşmelerin riske gireceğini söyledi.

Türkiye, DAİŞ karşıtı koalisyonun bir parçası ve bu terör örgütüne karşı alınacak tedbirleri destekliyor. Nitekim bu hafta TSK topları, DAİŞ hedeflerini vurdu. Türkiye sınırını hem DAİŞ, hem Esed rejimi, hem de diğer terör örgütlerinden temizlemeye çalışıyor.

Terör neden meşrulaştırılıyor?

Suriye savaşı, Türkiye için ciddi güvenlik riskleri oluşturuyor. Sınır güvenliği, göç, kaçakçılık, terör örgütleri bunların başında geliyor. Ankara'nın PYD/YPG ile ilgili kaygıları da bu bağlamda ele alınmalı.

İki temel unsur Türkiye'nin PYD/YPG konusunda açık ve sert bir tavır almasını zorunlu kılıyor. İlki YPG'nin Azez, Tel Rıfat ve Halep civarında muhaliflere saldırarak Afrin'in doğusuna geçme çabası. Böylece Halep-Kilis hattı tamamen kesilecek ve bu bölge rejime teslim edilecek.

YPG DAİŞ'le mücadele bahanesiyle muhalifleri zayıflatmayı ve topraklarını genişletmeyi planlıyor, bunu yaparken de Rusya ve Esed'in desteğini alıyor. Esed'in YPG'ye askeri destek verdiğini Beşar Caferi ve Buseyna Ebu Şaban gibi rejim sözcüleri artık açıkça ifade ediyor. Amerikalılar YPG ile Rusya arasındaki işbirliği olduğunu kabul ediyor ama bir şey söylemiyor. Son olarak İngiltere Dışişleri Hammond, PYD/YPG ile Rusya ve Esed rejimi arasında artan işbirliğinden rahatsız olduklarını açıkladı. Bu konuda uluslararası basında da daha fazla haber ve yorum çıkmaya başladı. Türkiye endişelerinde haksız değil.

Türkiye'nin ikinci temel endişesi ve itirazı öteden beri var olan PYD/YPG ve PKK ilişkisi. YPG, Suriye tarafından PKK'ya destek veriyor. PYD'nin kontrolündeki bölgelerden Türkiye'ye silah ve terörist akışını durdurmaya çalışıyor. Nitekim 17 Şubat Ankara saldırısının aynı anda hem PKK hem de PYD/YPG bölgeleriyle olan irtibatını biliyoruz.

Bu noktada Türkiye, sınırlarını sadece DAİŞ'e karşı güvence altına almaya çalışmıyor. Aynı zamanda sınırdan PKK sızmalarına karşı da tedbir alıyor ve almak durumunda. YPG'nin gördüğü uluslararası destek, PKK'yı cesaretlendiriyor. PKK, Suriye'deki iç savaş ve kaos ortamını fırsat bilerek kendisine adam topluyor ve Türkiye'ye yönelik saldırılar düzenliyor.

Ulusal ve uluslararası basında PKK yanlısı yorumcuların görmezden geldiği bir gerçek var: PKK, silah bırakmayı hiç bir zaman kabul edemediği için çözüm sürecini sabote etti ve bunun için de Suriye savaşını ve DAİŞ'le mücadeleyi bir bahane olarak kullandı. Bir buçuk yıl önce alınan bu kararında ısrar ediyor. Bu süre zarfında uluslararası kamuoyundan gördüğü desteği daha da arttırma çabası içinde. Fakat Suriye'de savaş ortamı PKK'nın bu hesaplarını da boşa çıkartacaktır.

Öte yandan şunun da altını çizmemiz lazım: Eğer PKK gerçekten Kürt halkı için mücadele etseydi, çözüm süreci kapsamında terör saldırılarını sonlandırır ve silah bırakırdı. Böylece PKK, Erdoğan karşıtlarının ağızlarına pelesenk ettiği sözümona 'Erdoğan'ın Kürt Halkına yönelik savaşı'nı da boşa çıkartmış olurlardı. Ama PKK böyle yapmadı. Terörden yana tavır aldı ve barış ve demokrasi kelimelerini kirletmeye devam etti. https://m.sabah.com.tr/yazarlar/ibrahim__kalin/2016/01/24/pkk-efsaneler-ve-gercekler

Türkiye'nin terörle mücadelesinde müttefiklerinden destek beklemesi en doğal hakkı. PKK ve YPG'nin arasındaki organik bağa göz yummak veya görmezden gelmekse hem ahlaken hem siyaseten yanlış. PYD'yi 2003'te Abdullah Öcalan kurmuştu. Bu örgüt PKK ile aynı ideolojik amaca hizmet ediyor ve bağlarını da gizlemiyor. 1980'den beri PKK'nın savaşçılarının yüzde 20'si Suriye'den geliyor.

Türkiye'nin PYD ve PKK'ya karşı olan net tutumunu Kürt karşıtlığı olarak lanse etmek ancak ikiyüzlülükle izah edilebilir. Türkiye'nin terörle sorunu var ve bu terör ister etnik, ister dini isterse de Marksist-Leninist bir ideolojiden beslensin, buna karşı herkesin tavır alması gerekir. PKK gibi terör örgütleriyle Kürtleri özdeşleştirmek, el-Kaide ve DAİŞ gibi örgütleri Müslümanlarla, yahut KKK gibi örgütleri beyaz Amerikalıların tamamıyla özdeşleştirmekten farksız.

Nasıl PKK, Türkiye Kürtlerini temsil etmiyorsa, PYD de Suriye Kürtlerini temsil etmiyor. Aksini iddia etmek, PYD ve PKK'ya destek vermeyen, hatta onların ideolojisine ve baskılarına karşı çıkan yüzbinlerce Kürt'e en büyük haksızlık olur.

Türkiye'nin, kendi topraklarında, Suriye'de, Irak ve İran'da yaşayan Kürtlerle bir sorunu yok. Türkiye'nin Irak Kürtleriyle son derece iyi ilişkileri var. Irak Kürtleri PKK ve PYD ile işbirliğine gitmediği gibi Esed rejimiyle de karanlık ve şaibeli ilişkiler içerisinde değil.

Batı, kendi çıkarına hizmet ettiği müddetçe terör örgütlerini meşrulaştırmak gibi bir alışkanlığa sahip. Geçmişte Ruslara karşı Usame bin Ladin'e verilen desteği düşünün...

Bugünlerde Erdoğan husumetleri o dereceye ulaştı ki PKK gibi örgütleri dahi desteklemeyi elverişli bir strateji olarak görüyorlar.

Esed devreye girince

Geçen hafta basına Amerikan istihbaratının elinde PKK ve PYD iş birliğine dair belgeler olduğu bilgisi sızdı. Bloomberg'de yayınlanan bir analiz ise ABD yetkililerinin YPG'nin Esed ve PKK bağlantısını kabul ettiğini yazıyordu. Analize göre ABD'li yetkililer, Amerikan istihbaratının Kürt silahlı kuvvetleri ile Esed rejimine destek vermek için 2011'den beri muhaliflerle savaşan İranlı gruplar arasında bazı görüşmeler olduğunun belgesini ele geçirdiklerini açıklamışlar.

Bu gelişmeler karşısında Ankara'nın Rusya, Esed veya ABD desteği ile Suriye'nin kuzeyinde PKK kontrolünde bir siyasi oluşumu kabul etmesi mümkün değildir. Yalın bir şekilde ifade etmek gerekirse Türkiye, ne adına olursa olsun Suriye'de PKK güdümünde bir siyasi yapılanmaya izin vermeyecektir.

Türkiye'nin bu tavrının bölgedeki Kürtlerle ve onların haklarının korunmasıyla hiç bir ilgisi yoktur. Henüz ortada savaş yokken ve kimse Suriye Kürtlerinin adını bile anmazken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beşar Esed'le Suriye Kürtlerine kimlik kartları verilmesi ve haklarının korunması konusunu gündeme getirmişti. 2014'te Kobani'ye saldırdığında 200 bin Kürde kapılarını açan da Türkiye'dir.

Olup bitenin Kürtlerle ilgisi yok. Mesele YPG'nin Kürt olmayan bölgelere yayılma planıyla ilgili. Nitekim bu yönde yaşanan hak ihlallerini herkes kabul ediyor. Uluslararası Af Örgütü YPG'nin Tel Abyad'da muhtemel savaş suçları işlediğini söyleyen kapsamlı bir rapor yayınladı.

Şu anda sahada olan şey şu: Amerika, YPG'yi DAİŞ'e karşı, Rusya da Esed'i ayaktan tutmak için kullanıyor. Esed de YPG ve benzeri örgütleri hayatta kalmak, muhalifleri bitirmek ve Türkiye'ye karşı saldırtmak için kullanıyor.

Esed Rejiminin Kürtlere Yaptıklarını Unuttuk mu?

Hatırlayalım, Esed'in babası Hafız Esed de PKK'nın 1980'li ve 90'lı yıllarda Suriye'de yuvalanmasına ve Öcalan'ın burada barınmasına müsaade etmişti. PKK, Türkiye'ye karşı işe yarar bir araç olmaktan çıkınca da onları kapı dışarı etmişti. Bu süreçte Kürtlere yönelik baskı politikaları da aynen devam etti.

Daha bir sene öncesine kadar oğul Esed de Suriye Kürtlerine karşı benzer bir politika izledi. Bugün işine geldiği için Kürtlerin yanındaymış gibi gözüküyor. Oysa nasıl baba Esed Kürtleri kullanıp attıysa oğul Esed de farklı bir şey yapmayacaktır. Suriye Kürtlerinin geleceğini bir tarafta PKK'ya diğer tarafta Esed rejimine ipotek etmeye çalışan PYD ve YPG,

Kürtlere en büyük kötülüğü yapıyor.

Öte yandan bugün YPG'ye verilen askeri destek Kürtlere falan değil doğrudan Esed rejimine ve Rusya'ya yarıyor.

DAİŞ'le mücadele adı altında yürütülen vekalet savaşları, en fazla bölge halklarını vuruyor. Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Alevi, Nusayri, Süryani... Bu savaşın kaybedenleri bu Suriye halkları. Onların geleceğini eli kanlı bir rejime ve terör örgütlerine teslim etmek, o halklara yapılan en büyük haksızlık olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA