Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

Putin’in ziyareti ve Türkiye-Rusya ilişkileri

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi'nin (ÜDİK) 1 Aralık'ta yapılan 5'inci toplantısına katılmak üzere resmi bir ziyaret için Türkiye'ye geldi. İki ülke yetkilileri arasındaki görüşmelerin ana gündem maddelerini, ikili ekonomik ilişkiler ve bölgesel konular oluşturdu. Bazı analistler, Putin'in ziyaretinin Türkiye-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı anlamına gelip gelmediğini tartışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin, Suriye ve Ukrayna konularındaki görüş ayrılıklarına rağmen ekonomik ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. Türk-Rus ekonomik ilişkileri güçlenmeye devam ediyor. İki ülke arasındaki mevcut ticaret hacmi 30 milyar dolar civarında. Türkiye yıllık tükettiği doğalgazın yüzde 60'ını Rusya'dan satın alırken, karşılığında Rusya'ya sanayi ve tarım ürünleri satıyor. Rusya Akkuyu'da, 2023'te faaliyete geçmesi planlanan Türkiye'nin ilk nükleer güç santralini inşa ediyor. Her yıl 4,5 milyon Rus turist Türkiye'ye gelirken, Türk inşaat şirketleri Rusya'da en çok iş alan firmalar arasında.

Erdoğan-Putin görüşmesinin önemli sonuçlarından biri, doğalgaz fiyatında yüzde 6 indirim yapılması ve Türkiye'ye Mavi Akım hattı üzerinden gelen gazın miktarının 3 milyar metreküp artırılması oldu. Enerji alanındaki işbirliği sürerken, önümüzdeki dönemde doğalgaz fiyatında ilave indirimler bekleniyor. Türkiye, aldığı doğalgazın fiyatının Avrupa'ya uygulanan fiyata yakın olmasını talep ediyor. Putin'in Ankara ziyaretinin en büyük sürprizi, Rusların son birkaç yıldır üzerinde çalıştıkları Güney Akım boru hattı projesinden vazgeçileceğini açıklamasıydı. Çalışmalarına 2007 yılında başlanan Güney Akım boru hattı projesiyle, Rus gazının Karadeniz üzerinden Bulgaristan'a ve oradan da Sırbistan, Macaristan, Slovenya ve Avusturya'ya nakledilmesi planlanıyordu. Bu proje, artık gündemden düşen Nabucco boru hattı projesine rakip olarak görülüyordu.

Putin'in Ankara'daki basın toplantısında yaptığı açıklamalara bakılırsa, uzun süre gündemi meşgul eden bu projeyle ilgili radikal bir karar almasına, Avrupa ile Amerika'nın engelleme faaliyetlerinin yol açtığı anlaşılıyor. Rus gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıma teklifi ilerideki görüşmelerde ele alınacak. Burada hem Rusya hem de Avrupa ülkeleri açısından bir ikilem söz konusu. Avrupa, Rus gazına ihtiyaç duyarken, Rusya da gazını satmak zorunda. Ancak Ukrayna konusundan yaşanan mevcut gerilimler ve daha geniş kapsamlı jeopolitik sorunlar, her iki tarafı çatışmaya sürüklüyor.

Siyasi alanda Türkiye, Rusya'nın Ukrayna ve Suriye politikalarına itiraz ediyor. Kırım'ın ilhakını tanımayan Türkiye, Kırım Tatarlarının güvenliğini sağlamak için yoğun çaba sarf ediyor. Türkiye Avrupalı müttefikleri ve ABD'yle birlikte, Kırım Tatarlarının haklarının korunmasını, Kırım'daki milis faaliyetlerinin sona ermesini ve hayatın normale dönmesini istiyor. Bu bağlamda Kırım Tatarlarının haklarının korunması yönünde mutabakat sağlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca Rus mevkidaşını, Ukrayna'nın doğusundaki gerilimi düşürmek için Ukrayna hükümetiyle birlikte çalışmaya davet etti.

Daha fazla ilerleme kaydedilmesi beklenen bir diğer bölge de Güney Kafkasya. Dağlık Karabağ sorununun çözümü, hem Azerbaycan-Ermenistan hem de Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirmek açısından kilit öneme sahip. Bu üç ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, 1915 olaylarının yüzüncü yılına da olumlu katkıda bulunabilir. Rusya, Minsk süreci çerçevesinde yapıcı bir rol oynayabilir.

Rusya'nın Suriye krizindeki tutumuna gelince, bu konuda sürpriz bir gelişme yaşanmadı. Moskova Esad rejimine destek verdiğini kabul etmiyor. Putin Suriye'de herhangi bir kişiyi veya grubu desteklemediklerini söylese de, Esad sonrasında Suriye'nin daha büyük bir kaosa sürükleneceği gerekçesiyle Esad'ın ayrılmasına karşı çıkıyor. Türkiye'nin bu konudaki tutumu net: Esad on binlerce kişinin ölümünden ve bölgenin tümü için feci sonuçlar doğuran tahribattan sorumlu. Rusya'nın Esad rejimi ile Suriye muhalefetini (Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu) müzakere masasına oturtma teklifi, Şam'ın geçmişte buna benzer girişimleri suiistimal ederek boşa çıkarması yüzünden gerçekçi değil.

Hem NATO üyesi hem de Avrupa Birliği'ne (AB) aday bir ülke olan Türkiye, Rusya ile ilişkilerini hassas bir denge içinde yürütüyor. Kuşkusuz, Türkiye'nin geleneksel ittifakları ve Suriye ile Ukrayna konularındaki görüş ayrılıkları stratejik ortaklığın boyutunu sınırlıyor. Ama aslında bu durum, Almanya ile Fransa'nın Rusya'yla olan ilişkilerini idare etme şeklinden çok farklı değil. Ayrıca Türkiye, Ukrayna krizine kadar gayet iyi işleyen, NATO'nun Rusya ile ortaklık modelini destekliyor. Birçok uzman, NATO'nun sınırlarını Ukrayna-Rusya sınırına kadar genişletmenin gereksiz ve külfetli bir iş ve stratejik bir hata olduğunu, bunun Kırım'ın ilhakına ve Ukrayna'nın doğusundaki mevcut kaosa yol açtığını belirtiyor.

AB cephesine gelince, Türkiye AB'nin Rus muadilleriyle ortak çalışma yürüten kurumlarını ve mekanizmalarını destekliyor. 2014'ün ilk 10 ayında toplam 90 milyar avroyu bulan AB ülkeleri ile Rusya arasındaki ticaretin hacmi, ciddi bir düzeyde seyrediyor. Almanya, Rus doğalgazının en büyük alıcısı olmayı sürdürüyor. AB ülkeleri mevcut siyasi krizin sona ermesini istiyor; zira Rusya'ya yönelik yaptırımlar AB ekonomisine en az Rusya ekonomisine olduğu kadar zarar veriyor. Türk-Rus ilişkilerinde hem fırsatlar hem de sınırlar var. Uzlaşılan alanlarda işbirliğini derinleştirirken, görüş ayrılığı yaşanan alanlarda çözüm üretmeye çalışmak akılcı bir politika.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA